Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin Serdaro.com - Sağlıklı Yaşam rehberi Thu, 01 Sep 2022 12:39:26 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.2 /wp-content/uploads/2020/11/cropped-android-chrome-192x192-1-32x32.png Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin 32 32 En Iyi Cilt Beyazlatma Tarfileri | Daha Beyaz Cilt Için 8 Tarif /en-iyi-cilt-beyazlatma-tarfileri-daha-beyaz-cilt-icin-8-tarif/ Thu, 01 Sep 2022 12:39:26 +0000 /?p=3569 En İyi Cilt Beyazlatma Tarfileri | Daha Beyaz Cilt İçin 8 Tarif Pek çok insan ciltte koyu lekelerden şikayetçidir. Bu nedenle cildin rengine uyan doğal ve etkili yollarla cildi aydınlatmak için en iyi...

The post En Iyi Cilt Beyazlatma Tarfileri | Daha Beyaz Cilt Için 8 Tarif appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
En İyi Cilt Beyazlatma Tarfileri | Daha Beyaz Cilt İçin 8 Tarif

Pek çok insan ciltte koyu lekelerden şikayetçidir. Bu nedenle cildin rengine uyan doğal ve etkili yollarla cildi aydınlatmak için en iyi karışıma ihtiyacı vardır. Size bahsedeceğimiz 8 harika tarif ile cildinizi aydınlatabilirsiniz. Cildinizi aydınlatmanın yanı sıra onu daha kötü hale getirebilecek kimyasallardan uzak durmalısınız. İşte cilt beyazlatma için kullanabileceğiniz harika tarifler:

Cildi Aydınlatmak İçin En İyi Karışımlar

Cildi aydınlatmak, pürüzsüz ve ışıltılı bir yüz elde etmek için kullanılabilecek birçok karışım vardır ve bu karışımlar arasında şunlar yer almaktadır:

Aloe Vera ve Gül Suyu

Aloe vera’da bulunan A vitamini cildi hafifletip pürüzsüzleştirmenin yanı sıra ciltteki melanin üretimini düzenler. Bunun için hazırlamanız gereken karışım şu şekildedir:

Malzemeler:

  • Bir aloe vera yaprağı

  • Gül suyu

Hazırlanışı:

  • Önce aloe vera yaprağının ucunu kesin ve içerisinden aloe vera jelini çıkarın.

  • Bir macun elde edene kadar gül suyuyla karıştırın.

  • Sonra karşımı yüzünüze uygulayın, yaklaşık 15 – 20 dakika bekletin.

  • Birkaç dakika nazikçe masaj yapın, ardından ılık suyla durulayın ve cildi iyice kurulayın.

 

Badem Yağı Tarifi

Badem yağı birçok vitamin içerir, örneğin: B ve E vitaminleri, mineraller, yağ asitleri ve bitki sterolleri. Badem yağı ayrıca cilt üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir ve cildi etkili bir şekilde aydınlatmak için en iyi karışım olarak kabul edilir. Badem yağı ciltteki kırışıklıkları giderir. Aşağıdaki şekilde kullanılabilir:

Malzemeler:

  • Bir adet yumurta

  • Az miktarda badem yağı

Nasıl Hazırlanır:

  • Yumurtayı iyice çırpın, ardından birkaç damla badem yağı ekleyin.

  • Pürüzsüz bir karışım oluşturmak için malzemeleri iyice karıştırın.

  • Ardından karışımı yüzünüze sürün ve yaklaşık 12 – 15 dakika bekletin, ardından yüzünüzü ılık suyla durulayın.

 

Yağlı Cildi Aydınlatmak İçin Karışımlar

Zerdeçal ve Bal Maskesi

Malzemeler:

  • Zerdeçal

  • Bal

  • Yoğurt

  • Zencefil

Nasıl Hazırlanır:

  • Eşit miktarda zerdeçal, yoğurt ve balı karıştırın.

  • 1/4 yemek kaşığı toz zencefil serpin, tüm malzemeleri iyice karıştırın.

  • Tüm cilde eşit olarak yayın.

  • Karışımı yaklaşık 20 dakika boyunca ciltte bekletin, ardından ılık suyla ve ardından soğuk suyla durulayın.

  • Yüzünüzü gül suyu ile nemlendirilmiş pamukla siliniz, bu yöntemi yaklaşık bir hafta kullanabilirsiniz, cildinizin farklı olduğunu göreceksiniz.

 

Kil Maskesi

Kil maskesi, önemli doğal mineraller açısından zengin olduğu ve yönteminin kolay olduğu için cildi aydınlatmak için en iyi karışım olarak kabul edilir ve şu şekilde kullanılabilir:

Malzemeler:

  • Doğal kil

  • Lavanta yağı veya çay ağacı yağı

Nasıl Hazırlanır:

  • Kili bir kaseye koyun, ardından bazı şifalı esansiyel yağları ekleyin, örneğin: çay ağacı yağı veya lavanta.

  • Karışımı tamamen cilt üzerine sürün ve yaklaşık 10 dakika bekletin.

  • Ardından ılık suyla yüzünüzü yıkayın, yöntemi haftada bir tekrarlayabilirsiniz.

 

Bir Günde Cildi Aydınlatmak İçin En İyi Karışımlar

Zerdeçal ve zeytinyağı

Zerdeçal, eski Hindistan’da aydınlatma tedavilerinde kullanılan baharatlardan biridir ve zerdeçalın ciltteki melanin üretimini azaltabileceğini kanıtlayan birçok çalışma vardır. Bu sayede ciltte oluşan koyu lekeleri yok eder.

Aynı zamanda cildi çok hızlı bir şekilde açmak için en iyi karışımdır ve şu şekilde kullanılır:

Nasıl hazırlanır:

  • Yarım yemek kaşığı zerdeçal ile birkaç damla zeytinyağını iyice karıştırın.

  • Karışımı cilde hafif dairesel hareketlerle uygulayın.

  • Karışımı yaklaşık 15 ila 20 dakika ciltte bekletin.

  • Cildi suyla yıkayın ve ardından kurulayın.

  • Bu yöntem cildin pul pul dökülmesini sağlar.

  • Bu tarifin sonuçlarını ilk uygulamadan sonra fark edeceksiniz. Yüzünüzü yıkadığınız anda beyazlığını fark edeceksiniz.

  • Tatmin edici sonuçlar almak için bu tarifi haftada bir veya iki kez tekrarlamak gerekir.

Hindistan Cevizi Suyu

Cildi beyazlatmak için hindistancevizi suyu kullanmaya çalışın çünkü cildi beyazlatmada etkili bir madde olarak önümüze çıkmaktadır. Cildi pürüzsüz ve daha taze hale getirdiği için, hazırlayacağınız karışım şu şekildedir:

Nasıl kullanılır:

  • Bir pamuğu hindistancevizi suyuna batırın ve cilde uygulayın.

  • Ciltte bırakabilirsiniz çünkü çıkarmanıza ya da yıkamanıza gerek yoktur, doğal bir cilt nemlendiricisidir.

  • Etkili sonuçlar almak için bu yöntem haftada birkaç kez tekrarlanabilir.

 

Pirinç Unu ve Yoğurt

Pirinç, cildi mümkün olan en kısa sürede aydınlatmak için zengin içerikli doğal faydalara sahiptir ve yoğurt, besleyici ve yatıştırıcı etkilere sahip bileşenler içerir ve aynı zamanda cildi beyazlatabilir.

Malzemeler:

  • 4 çay kaşığı pirinç unu

  • 4 çay kaşığı yoğurt

Nasıl Hazırlanır:

  • Pirinç unu elde etmek için blenderde çekilebilir. İsterseniz marketlerden hazır olarak da satın alabilirsiniz.

  • Bir kaseye malzemeler ekleyin. Hamur kıvamında karışım elde edene kadar yoğurun. Elde edeceğiniz kıvam yapışkan ve yumuşak olmalıdır.

  • Malzemeleri doğrudan cilde uygulayın, ardından dairesel hareketlerle sürekli masaj yapın.

  • 20 dakika boyunca ciltte bekletin.

  • Yüzünüzü ılık suyla yıkayın.

  • Bu yöntemi haftada iki kez tekrarlayın, farkı hemen göreceksiniz.

 

Limon ve Süt

Limon, yüzü beyazlatıp her türlü kir ve tozdan arındıran asidik maddeler içerir ve ayrıca yüz hücrelerini yenileyebilen C vitamini içerir. Süt cilt için bir antioksidan görevi görür. En iyi kusursuz cilt aydınlatma karışımını şu şekilde hazırlayabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 4 çay kaşığı limon

  • Yarım kaşık bal

  • 4 çay kaşığı yoğurt

Nasıl Hazırlanır:

  • Pürüzsüz ve yapışkan kıvam alana kadar tüm malzemeleri bir kasede iyice karıştırın.

  • Karışımı doğrudan cilde uygulayın ve sık sık masaj yapın.

  • Yaklaşık 20 dakika ciltte bekletin.

  • Yüzünüzü ılık suyla yıkayın.

  • Bu yöntemi haftada bir kez tekrarlayın ve hızla parlak beyaz bir yüz elde edeceksiniz.

  • Karışımı buzdolabında saklayabilir ve gerektiğinde kullanabilirsiniz.

 

Cildi Aydınlatmak İçin Önemli İpuçları

İşte cildi aydınlatmak ve rengini birleştirmek için işe yarayabilecek bazı basit ipuçları:

  • Doğrudan güneşe maruz kalmaktan kaçının ve özellikle çok sıcak havalarda mümkün olduğunca güneşten uzak durun.

  • Evden çıkmadan 20 dakika önce güneş kremi sürmeli dışarıya çıkarken mutlaka şapka takmak veya şemsiye kullanmak önemlidir.

  • Meyve tüketimini artırarak C vitamini alın. Örneğin: portakal veya limon suyu ile bir bardak su ve yarım yemek kaşığı bal ekleyerek sabahları için.

  • Cildinizi nemli tutmak ve detoksifiye etmek için bol su için. Çünkü günde 6 ila 8 bardak içmek cildin nemli kalması için önemlidir.

  • Lanolin, parabenler ve diğer kimyasallar gibi zararlı kimyasallar içeren losyonlardan ve kremlerden uzak durun. Bunun yerine, size en uygun cilt açıcı karışımı ve daha az kimyasal içeren doğal krem ​​ve losyonları seçin.

  • Cildinizin daha esnek ve parlak görünmesine yardımcı olan ve genellikle havuç, karpuz ve papayada bulunan yağsız süt, deniz ürünleri ve yumurta sarısı tüketerek A vitamini alımınızı artırabilirsiniz.

  • Yatmadan önce makyajınızı sildiğinizden emin olun, çünkü makyajla uyumak gözeneklerinizi tıkayabilir ve koyu lekeler, sivilce ve diğer cilt hastalıklarına yol açabilir.

  • Düzenli egzersiz yapın ve her gün en az yarım saat yürüyün.

  • Cilt yağlıysa lütfen düzenli olarak yıkayın, ancak kuruysa nemlendirmeye devam etmeniz tercih edilir.

  • Uzun ve zor bir günün ardından eve döndükten sonra lütfen cildinizi iyice temizleyin, biriken tozu ve kiri temizleyin.

Cildin tazeliğini korumak için zaman zaman doğal reçeteler yapmak gerekir ve cilt hücrelerini yenileyebilen, tozdan arındıran, hafifleten ve koruyabilen doğal yöntemlerle kullanılması tercih edilir. Yukarıda yer alan ve size uygun olabilecek yöntemlerden herhangi birini kullanabilirsiniz ve zamanla farkı göreceksiniz.

Resim 5882641 tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post En Iyi Cilt Beyazlatma Tarfileri | Daha Beyaz Cilt Için 8 Tarif appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Aloe Vera Suyunun Faydaları /aloe-vera-suyunun-faydalari/ Thu, 01 Sep 2022 12:35:52 +0000 /?p=3565 Aloe Vera Suyunun Faydaları Aloe vera suyu içmenin pek çok faydası vardır, ancak sağlığınız için gerçekten faydalı mı? Her şeyden önce, bu meyve suyu, serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önlemede gerekli olan...

The post Aloe Vera Suyunun Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Aloe Vera Suyunun Faydaları

Aloe vera suyu içmenin pek çok faydası vardır, ancak sağlığınız için gerçekten faydalı mı? Her şeyden önce, bu meyve suyu, serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önlemede gerekli olan antioksidanları içerir. Ayrıca kan basıncınızı ve şeker seviyenizi düşürmeye yardımcı olur. Bunlar, bu makalede tartışacağımız büyük faydalardır. Aloe vera suyu içmekten elde edebileceğiniz başka birçok fayda da vardır, bu yüzden ne olduklarını öğrenmek için okumaya devam edin.

Antioksidanlar, vücudunuzu serbest radikallerin neden olduğu hasarlardan korumaya yardımcı olur

Aloe vera suyunun anti-inflamatuar ve antioksidan özellikleri, vücudunuzda serbest radikal hasarını önlemeye yardımcı olmanın en iyi yollarından biri olabilir. Serbest radikaller, DNA ve hücre zarlarına saldıran ve diğer moleküllerden elektron çalan moleküllerdir. Antioksidanlar elektron vererek bu serbest radikalleri nötralize eder. Serbest radikaller için “kapatma anahtarları” gibi hareket ederek serbest radikal hasarına neden olan zincirleme reaksiyonu bozarlar.

Antioksidanlar, vücuttaki diğer bileşiklerin oksidasyonunu önleyen bileşiklerdir. Bu bileşikler, bitkilerde bulunan doğal olarak oluşan bileşiklerdir. Bu bileşikler oldukça etkilidir ve hastalığın başlamasını önleyebilir. Bitki bazlı antioksidanlar arasında aloe vera suyu ve çay bulunur. Yiyecek ve içeceklerde, besin değerlerini korumak için genellikle sentetik katkı maddeleri yerine antioksidanlar kullanılır.

Kan şekerini düşürürler

Aloe vera kan şekeri düzeylerini düşürmeye yardımcı olabilir, ancak tam olarak nasıl çalıştığını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Mayo Clinic ve Amerikan Beslenme ve Diyetetik Akademisi’nden araştırmacılar, aloe jeli veya meyve suyu tüketen diyabetli 136 kişiyi içeren sekiz haftalık bir çalışma yürüttüler. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Aloe tüketen grup, insülin direncini iyileştirdi, açlık kan şekerini düşürdü ve daha az kilo aldı.

Oral aloe vera daha popüler hale gelirken, bitkinin kan şekerini nasıl düşürebileceğini tam olarak belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Yakın tarihli bir meta-analizde, araştırmacılar aloe veranın kan şekerini düşürücü etkilerini araştıran dokuz çalışmayı değerlendirdi. HbA1c’yi, açlık kan şekerini veya bu ölçümlerin bir kombinasyonunu ölçen çalışmaları araştırdılar. Dokuz çalışmadan elde edilen sonuçlar ağırlıklı ortalama farklılıklar olarak rapor edildi.

Kan basıncını düşürürler

Aloe vera suyu kan basıncını düşürmeye yardımcı olsa da, ilaç yerine kullanılmamalıdır. Doğal madde dehidrasyona veya elektrolit dengesizliğine neden olabilir. Ayrıca diğer ilaçlar ve takviyelerle kötü tepki verir. Bazı durumlarda, aloe kan basıncını artırabilir veya daha da kötüleştirebilir. Hamile kadınlar aloe vera takviyesi almaktan kaçınmalıdır. Bitki, kalp ilaçları ve steroidler de dahil olmak üzere bazı ilaçlarla etkileşime girebilir.

Resim mozo190 tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Aloe Vera Suyunun Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları /cikolatanin-hic-bilinmeyen-faydalari/ Thu, 01 Sep 2022 12:32:43 +0000 /?p=3561 Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları Sütlü, bitter, antep fıstıklı, fındıklı, beyaz çikolatalı… Ve daha akla gelmeyen pek çok farklı çeşidi bulunan, en çok sevilen yiyeceklerin başında geliyor çikolata. Fakat buna rağmen pek çok...

The post Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları

Sütlü, bitter, antep fıstıklı, fındıklı, beyaz çikolatalı… Ve daha akla gelmeyen pek çok farklı çeşidi bulunan, en çok sevilen yiyeceklerin başında geliyor çikolata. Fakat buna rağmen pek çok kişinin, kilo aldırdığı düşüncesiyle, biraz tedirgin olarak tükettiği bir ürün. Buna rağmen; tüketildiği zaman, beyinde en fazla salgılanan hormonlardan olan ve mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin veya seretonin hormonlarının açığa çıkmasına neden oluyor. Aslında kararında ve ölçüyü kaçırmadan tüketildiğinde hiç akla gelmeyen ve pek fazla bilinmeyen faydaları da söz konusu. Peki çikolata hangi faydaları sağlıyor? İşte çikolatanın hiç bilinmeyen faydaları.

 

Yüksek Besin Değerine Sahip

Çikolatanın pek fazla bilinmeyen faydalarından ilki yüksek besin değerine sahip olmasıdır. Özellikle bitter çikolatanın oldukça yüksek besin değerine sahip olduğu, uzmanlar tarafından da belirtiliyor. Yüksek kakao oranına sahip olmasının yanında lif ve mineral açısından da zengin bir besin. Örneğin; 100 gram çikolatada 11 gram lif, g demir, � manganez, � bakır ve X magnezyum bulunuyor. Bu maddeler insan sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından son derece önemli. Bu nedenle ölçüyü kaçırmadan, düzenli olarak çikolata tüketimi bağışıklık sistemine olumlu yönde katkı sağlıyor.

Önemli Bir Antioksidan Kaynağı

Çikolatanın az bilinen faydalarından bir diğeri de önemli bir antioksidan kaynağı olmasıdır. Hatta çok yüksek oranda antioksidan içerdiği bilinen yaban mersini ve acai çileğinden bile daha fazla oranda antioksidan içeriyor. Çikolatanın içeriğinde bulunan ve önemli bir antioksidan türü olan flavonoid, hücrelere zarar veren serbest radikallerin durdurulmasına yardımcı oluyor.

 

Kalp Sağlığının Korunmasına Katkı Sağlar

Çikolatanın sağlık açısından faydalarından bir diğeri de kalp sağlığının korunmasına katkı sağlamasıdır. Çikolatada bulunan ve aynı zamanda antioksidan görevi de gören flavnonlar, kan basıncını düşürerek, kan dolaşımını dengeler. Bunun haricinde iyi huylu kolestrolü yükseltir ve kötü huylu kolestrolü düşürür. Magnezyum ve flavnonlar kalp atışını ve kalp ritmini düzenlemeye yardımcı olur.

Diyabet Riskini Azaltır

Bilindiği gibi; çağımızın en önemli hastalıklarından birisi de diyabet, yani halk arasında bilinen diğer adıyla şeker hastalığı. Yapılan araştırmalar; çikolatanın insülin duyarlılığını arttırarak, diyabet riskini en alt seviyeye indirdiğini gösteriyor. Burada da devreye giren flavnonlar nitrik oksit ismi verilen gazı meydana getirerek, insülin duyarlılığının kontrol altına alınmasına katkıda bulunuyor.

 

Stresi azaltır

Stres; hem insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor, hemde yaşam kalitesini düşürüyor. Finlandiya’da ki Helsinki Üniveritesinde yapılan araştırmada çikolatanın stresi azaltmada oldukça etkili olduğunu kanıtlıyor. Yine aynı üniversitede hamile kadınlar üzerinde yapılan bir araştırma, hamileliği boyunca düzenli olarak bitter çikolata tüketen kadınların, aynı dönemde hiç çikolata tüketmeyen kadınlara oranla çok daha mutlu ve rahat bir şekilde doğum yaptıkları ortaya çıkmıştır.

 

Kilo Kontrolü Sağlar

Özellikle; bitter çikolata, lif açısından en yoğun çikolata türlerinden birisidir. Uzmanlar; diyet yapan kişilere lif oranı yüksek gıdalar tüketmelerini önerirler. Bunun en önemli nedeni de lif oranı yüksek gıdalar tok tutma özelliğine de sahip olduğu için, mutlaka öneriliyor. Bu nedenle bitter çikolata yüksek lif içermesi sebebiyle, tok tutar. Böylece kilo kontrolünüzü de gerçekleştirebilirsiniz.

Cildi Korur

Çikolatanın cildi koruyucu özelliği; pek fazla bilinmeyen özelliklerinden birisidir. Daha önce olduğu gibi; burada da flavdoninler devreye girerek, cildi zararlı UV ışınlarından koruyor. Bu sayede cildinize zararlı olan ışınların teması engellenmiş oluyor. Bunun haricinde; atardamarların genişlemesine yardımcı olarak, cilde daha fazla kan gitmesine ve daha sağlıklı bir cilde kavuşmaya da katkı sağlıyor.

Daha Mutlu Hissettirir

Ve sıra geldi; çikolatanın en bilinen özelliğine. Bitter çikolata içeriğinde ki dört farklı hormon olan ve hepsi de “ mutluluk hormonu “ olarak adlandırılan kafein, seratonin, endorfin ve feniletalmin hormonlarının salgılanmasına destek olarak daha mutlu hissetmenizi sağlar. İnsanların çikolata yediklerinde kendilerini daha mutlu hissetme sebebi de tam olarak budur diyebiliriz.

 

Kalp Krizi Riskini Azaltır

Çikolatanın az bilinen faydalarından birisi de kalp krizi riskini azaltmasıdır. Bundan tam 11 yıl önce, yani 2011 yılında İsveç’te yapılan bir araştırma da haftada 45 gram ve üzerinde bitter çikolata tüketen bir insanın kalp krizi geçirme riskinin oranında daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır.

Görmeyi İyileştirir

2011 yılında İngiltere’deki Reading Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre; çikolatanın düzenli olarak tüketilmesi retinada ki kan akışını arttırarak, daha iyi görmeye yardımcı olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.

 

Zeka Seviyesini Yükseltir

Notthingam Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada; flavanoller bakımından zengin olan çikolatanın tüketilmesi, beyine daha fazla kan akışının sağlanmasına, böylece beyin fonksiyonlarının 2-3 kat daha sağlıklı ve düzgün çalışmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur.

 

Öksürüğün Azalmasına Yardımcı Olur

Çikolatanın içinde ki theobormine maddesi; öksürüğe yol açan vagus sinirlerinde ki hareketliliğin azalmasına yardımcı olur. Bu sayede öksürüğün de hafiflemesini sağlar.

 

İshal Hastalığının İyileşmesine Yardımcı Olur

Kakaoda bulunan flavanoidler protein ile birleştiğinde ince bağırsakta ki sıvı salınımını önemli ölçüde düzenler. Bu da bağırsakların daha sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. Böylece ishal hastalığının etkisi de önemli ölçüde azaltılmış olur. Bu nedenle çikolatanın ishal problemine de iyi geldiği uzmanlar tarafından belirtilen bir durumdur.

 

Resim 💙🌼💙 Julita 💙🌼💙 tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Spirulina Yararları Ve Ne İçin Kullanılır /spirulina-yararlari-ve-ne-icin-kullanilir/ Thu, 01 Sep 2022 12:29:33 +0000 /?p=3557 Spirulina yararları ve ne için kullanılır? Spirulina, mükemmel vitamin, mineral, antioksidan ve protein kaynağı nedeniyle besin takviyesi olarak kullanılan bir alg türüdür ve şu anda çeşitli sağlık yararları için bir süper gıda...

The post Spirulina Yararları Ve Ne İçin Kullanılır appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Spirulina yararları ve ne için kullanılır?

Spirulina, mükemmel vitamin, mineral, antioksidan ve protein kaynağı nedeniyle besin takviyesi olarak kullanılan bir alg türüdür ve şu anda çeşitli sağlık yararları için bir süper gıda olarak kabul edilmektedir.

Bazı araştırmalar spirulina’nın yağ ve glikoz metabolizmasını iyileştirebileceğini, karaciğerde biriken yağı azalttığını ve kalbi koruduğunu göstermektedir. Bu deniz yosunu toz ve kapsül formunda mevcuttur ve biraz su ile alınabilir veya meyve sularına veya yiyeceklere eklenebilir. Aktarlarda, eczanelerde, çevrimiçi mağazalarda ve hatta bazı süpermarketlerden satın alınabilir.

 

Spirulina ne için kullanılır?

Spirulina, vitamin ve mineraller, klorofil, yüksek kaliteli proteinler, asitler esansiyel yağlar ve antioksidanlar açısından zengin bir alg olduğundan hipertansiyon, dislipidemi, alerjik rinit, anemi, diyabet ve metabolik sendrom gibi çeşitli hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için kullanılır.

Buna ek olarak, antiinflamatuar, antioksidan ve anti-tümör özellikleri gösteren inulin ve phycocyanin gibi immüno-uyarıcı olan bileşiklere sahiptir. Bu alg ayrıca nörolojik bozuklukların ve artritin tedavisinde önemli bir rol oynayabilir.

 

Sağlık için yararları

Spirulina, çeşitli özellikleri sayesinde çeşitli yararlar sağlar, bunlar:

Kan damarlarının gevşemesine yardımcı olduğu ve nitrik oksit üretimini desteklediği için kan basıncını düşürür;

Daha düşük kolesterol ve trigliserid, çünkü lipid emilimini engeller ve iyi HDL kolesterolü artırmaya yardımcı olur;

Alerjik rinit semptomlarını iyileştirir, burun salgılarını, tıkanıklığı, hapşırmayı ve kaşıntıyı azaltır, çünkü bağışıklık sistemini güçlendirir;

İnsülin duyarlılığını artırmaya ve glukoz düzeylerini hızla düşürmeye yardımcı olduğu görüldüğünden diyabeti önler ve kontrol eder;

Kilo kaybını teşvik eder, çünkü yağ dokusu düzeyini azaltır ve sonuç olarak metabolik sendronlu kişilerde yağ kaybını artırır;

Dikkatini artırabilir, ruh halini iyileştirebilir, depresyona iyi gelir. Çünkü mutluluğa neden olan hormonların üretilmesine yardımcı olan magnezyum bakımından zengindir;

Hafızayı geliştirebilir ve nöroprotektif bir etki yapabilir. Çünkü fikosiyanin ve antioksidanlar açısından zengin olduğundan, bu Alzheimer hastaları için faydalı olabileceğine ve yaşla birlikte oluşan bilişsel bozulmayı azaltabileceğine inanılmaktadır;

Enflamasyonu azaltabilir. Çünkü vücutta antioksidan ve antienflamatuar görevi gören omega-3 yağ asitleri içerir;

Bağışıklık sistemini geliştirir. Çünkü bağışıklık hücrelerini harekete geçirir. Hatta bazı araştırmalar, HIV’li kişilerin bağışıklıklarını iyileştirmeye yardımcı olmaya faydalı olabileceğini göstermektedir;

Eklemleri koruyan antiartritik bir etkiye sahip olduğu için artrit tedavisinde yardımcı olabilir;

Serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını azaltmaya yardımcı olan A vitamini, C vitamini gibi antioksidanlar açısından zengin olduğu için erken yaşlanmayı önler;

Serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önleyen çinko ve selenyum gibi antioksidanlar ve mikro besinler açısından zengin olduğu için kanseri önler;

Protein, omega-3 ve demir ve magnezyum gibi mineraller açısından zengin olduğu için hipertrofiyi ve kas iyileşmesini teşvik eder, buna ek olarak direnç egzersizlerinde performansı da artırabilir;

Hepatoprotektif etkiye sahip olduğu için vücudu arındırır, antioksidan etkisi sayesinde karaciğer hücrelerinin zarar görmesini önler ve toksinlerden korur. Buna ek olarak spirulina, karaciğerde biriken yağı azaltma özelliğine sahiptir. Ayrıca, herpes simpleks virüsü ve hepatit C’ye karşı antiviral bir etki de uygulayabilir;

Demir içeriği nedeniyle anemi semptomlarını iyileştirebilir.

Spirulina süper bir gıda olduğu için hayatın çeşitli evrelerinde ve özellikle obezite, lokalize yağ gibi çeşitli hastalıkların önlenmesi ve tedavisi, yaşlanmayı önlemek ve bireylerde kas iyileşmesi için endikedir.

 

Spirulina kilo vermeye yardımcı olur mu?

Bazı araştırmalar, sağlıklı bir diyetle birlikte spirulina’nın kilo kaybını teşvik edebileceğini, çünkü midede tokluk seviyesini belirleyen kolesistokinin hormonunun bir amino asit öncüsü olan fenilalanin bakımından zengin olduğu için iştah bastırıcı olarak işlev görebileceğini ve tokluğu kontrol edebileceğini göstermektedir.

Buna ek olarak, iştahı azaltmaya ve yağ yakmaya yardımcı olan bir hormon olan leptin üzerinde de etkisi olabilir. Aynı şekilde, arındırıcı etkisi vücudu temizlemeye ve detoksifiye etmeye yardımcı olarak metabolizmayı hızlandırır.

Diğer çalışmalar, metabolik sendromlu bir kişide meydana gelen iltihaplanma sürecini azalttığı ve buna ek olarak, yağ asitlerinin üretimi sürecinde hareket eden bir enzimi engellediği için yağ dokusunu azaltmaya yardımcı olduğunu göstermektedir.

 

Spirulina nasıl alınır?

Önerilen spirulina dozu, almak istediğiniz hedefe bağlı olarak günde 1 ila 8 gram (1000 mg ila 8000 mg / gün) arasında değişir, bunlar:

  • Genel takviye olarak: günde 1 g;
  • Kilo vermek için: günde 2 ila 3 g;
  • Kolesterolün kontrolüne yardımcı olması için: günde 1 ila 8 g;
  • Kas performansını iyileştirmek için: günde 2 ila 7,5 g;
  • Kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olmak için: günde 2 g;
  • Kan basıncını kontrol etmeye yardımcı olmak için: günde 3,5 ila 4,5 g;
  • Karaciğerdeki yağların tedavisi için: günde 4.5 gr.

Spirulina, doktor veya beslenme uzmanının yönlendirmesine göre alınmalı ve tek dozda veya 2 veya 3 doza bölünerek gün boyu ve tercihen ana öğünlerden (kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği) 20 dakika önce tüketilebilir.

Psödovitamin B12’nin vücutta metabolize edilemediğini, bu nedenle tüketiminin kandaki B12 vitamini düzeylerini artırmadığını ve veganların veya vejeteryanların bunu dikkate alması önemlidir.

 

Olası yan etkiler

Spirulina tüketmek mide bulantısı, kusma ve / veya ishale neden olabilir. Bu takviyenin önerilen maksimum dozu aşılmamalıdır. Nadir durumlarda alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

 

Kontrendikasyonlar

Spirulina, fenilketonüri hastaları tarafından yüksek düzeyde fenilalanin içerdiğinden veya bu amino asitle ilgili bozuklukları olduğundan kaçınılmalıdır. Bunun yanı sıra etkileri bilinmediği için hamilelikte, emzirme döneminde ve çocuklarda veya ergenlerde kullanılmamalıdır.

 

Resim Anaïs CROUZET tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Spirulina Yararları Ve Ne İçin Kullanılır appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Hintli Kadınların Güzellik Sırları /hintli-kadinlarin-guzellik-sirlari/ Thu, 01 Sep 2022 12:27:38 +0000 /?p=3553 Hintli Kadınların Güzellik Sırları Hintli kadınların güzellik sırları merak edilen konular arasında yer almaya başladı. Özellikle ciltlerinin pürüzsüz yapısı kadınlar tarafından çok merak edilen konulardan biri haline geldi. Uyguladıkları doğal yöntemler ile...

The post Hintli Kadınların Güzellik Sırları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Hintli Kadınların Güzellik Sırları

Hintli kadınların güzellik sırları merak edilen konular arasında yer almaya başladı. Özellikle ciltlerinin pürüzsüz yapısı kadınlar tarafından çok merak edilen konulardan biri haline geldi. Uyguladıkları doğal yöntemler ile pürüzsüz bir cilt yapısına sahiptirler. Her zaman doğal ürünler kullandıkları için pürüzsüz ve yumuşak bir cilt yapısı ortaya çıkar. Siz de bu doğal yöntemleri evinizde uygulayarak Hint kadınlarının güzel cildine erişebilirsiniz. Hindistan’da yapılan doğal yöntemler son zamanlarda trend haline geldi. Kullandıkları doğal ürünler cilt üzerinde bulunan problemleri ortadan kaldırma ve daha parlak bir cilt yapısına ulaşabilme adına büyük bir fayda sağlamaktadır. Bu makalede Hindistan’da uygulanan güzellik sırları paylaşılmıştır. Hiçbir yan etkisi olmadığı için her cilt yapısına uygun olmaktadır. Etkin bir sonuç alabilmek için de devamlı kullanmak gerekir. Tek bir kullanım ile cildinizdeki değişimi görebilirsiniz. Kimyasal ürünler gibi cilde zarar vermediği için gönül rahatlığı ile tercih edebilirsiniz.

Neem

Neem bitkisi Hindistan’da kadınlar tarafından çok fazla tercih edilmektedir. Pek çok cilt problemini ortadan kaldırır. Yağlı cilt yapısına sahip olan kişiler düzenli bir kullanım gösterdiği zaman fazla yağın ortadan kalkmasına yardımcı olur. Sivilce izleri ve sivilce oluşumunu tedavi edilmek amacı ile tercih edilir. Cilt bakımı konusunda en iyi bileşene sahip olan bitkilerden biridir. Kolay bir şekilde hazırlandığı için herkes evinde uygulayabilir. Birkaç neem yaprağı 2 bardak su ile kaynatılır ve daha sonra bir pamuk yardımı ile cilde uygulanır. Cildin çok daha pürüzsüz ve sağlıklı görünmesine yardımcı olur. Aynı zamanda antibakteriyel özelliğe sahip olduğu için saç derisinde oluşan kepeğin önlenmesi konusunda da büyük bir fayda sağladığı bilinir. Ciltte oluşan yağdırdığı azaltabilmek adına içerisine yoğurt ya da salatalık ekleyebilirsiniz. Kuru cilt yapısına sahip olan kişiler ise içerisine birkaç damla üzüm çekirdeği yağı ekleyebilir. Haftada 2 defa uygulamak kısa süre içerisinde sonuç almak için yeterli olacaktır. Gözeneklerin tamamen temizlenmesi konusunda da büyük bir fayda sağladığı biliniyor.

Safran

Ev kadınlarının güzellik sırları arasında yer alan diğer bir doğal yöntem ise safran olmaktadır. Safran sayesinde ciltteki renk eşitsizliği tamamen eşitlenir. Aynı zamanda cilt üzerinde bulunan problemleri iyileştirme konusunda da büyük ve fayda sağladığı bilinmektedir. Bir bardak suyun içerisinde safran koyduktan sonra bir gece bekletin. Daha sonra cildinize uygulayarak 1 saat ile 2 saat arasında bekletip yıkayabilirsiniz. Birkaç kullanım ile birlikte cildinizde oluşan lekelerin açılmaya başladığını görürsünüz. Aynı zamanda ten renginin açılmaya başladığını da el kullanımda görebilirsiniz. Cilt tonunu daha fazla açmak isteyen kişiler içerisine gül suyu edebilir. Dilini aydınlatmak isteyen kişiler içerisinde sandal ağacı tozu ekleyip uygulayabilir. Bu karışımı 20 ila 25 dakika yüzünüzde beklettikten sonra yıkayabilirsiniz. Aynı zamanda boyun ve göğüs bölgesinde oluşan lekeleri ortadan kaldırmak amacıyla da tercih edilebilir. Düzenli kullanım ile birlikte pürüzsüz ve canlı bir cilt görünümü meydana gelir.

Bal 

Hintli kadınların güzellik sırları arasında bal yer almaktadır. Balın çok fazla bilinmeyen cilt faydaları bulunur. Bunlardan en önemlisi ise yanık izlerine karşı iyileştirici olmasıdır. Aynı zamanda antiseptik özelliğe sahiptir. Farklı doğal ürünler ile karıştırılıp kullanılabilir. Sandal tozu, gül suyu ve süt ile kullanıldığı zaman cildi besleyen ve temizleyen bir maske elde etmiş olursunuz. Haftada bir ya da iki defa kullanıma uygundur. Yanık izlerini gidermek için saf bal tercih etmelisiniz. Düzenli bir şekilde bal uyguladığınız zaman izlerden tamamen kurtulmak mümkün olur. Aynı zamanda yara izlerine karşı da tedavi edici özelliği bulunur. Etkili bir sonuç alabilmek adına düzenli kullanımı son derece önemlidir. Balın cilt üzerindeki diğer bir faydası ise nem sağlamasıdır. Yoğun bir nem sağladığı için parlak bir cilt görünümü oluşur.

Bektaşi Üzümü

Bektaşi üzümü Hintli kadınlar tarafından en çok tercih edilen doğal cilt bakım yöntemlerinden biridir. Sadece cilt için değil aynı zamanda saç bakımı için de büyük bir önem taşımaktadır. Bakteri ve mantar oluşumundan kaynaklı olarak ortaya çıkan kepeği tamamen yok etme özelliğine sahiptir. Aynı zamanda saç dökülmesi gibi problemleri de tedavi eder. Toz halinde bulunan bektaşi üzümünün limon ile karıştırıp saçlarınıza uyguladığınız zaman kısa süre içerisinde kepek oluşumundan kurtulursunuz. 2 tatlı kaşığı bektaşi üzümü tozu içerisine 2 tatlı kaşığı limon suyu ekleyip iyice karıştırın. Daha sonra bu karışımı saç diplerinden uçlarına doğru masaj yaparak uygulayın. 1 saat ile 2 saat arasında beklettikten sonra saçlarınızı ılık su yardımı ile yıkayın. Böylece saçlarınızdaki kepek oluşumuna engellemiş olursunuz. Aynı zamanda mevcut olan kepeklerin ortadan kalkması konusunda daha fayda sağlar. Sadece kepek oluşumunu ortadan kaldırmaz aynı zamanda saçlarınızın daha parlak ve gür görünmesine yardımcı olur.

Zerdeçal

Zerdeçal pek çok konuda fayda sağlayan bitkilerden biridir. Hintli kadınlar zerdeçalın toz halini cilt bakımında kullanırlar. Topuk çatlağı ve kırışıklık gibi oluşumları ortadan kaldırmak için en etkili yöntemlerden biridir. Çatlak oluşumundan kurtulmak için un, yoğurt ve zerdeçal tozunu karıştırıp içerisinde bir miktarda domates suyu ekledikten sonra çatlak olan bölgelere uygulayın. 25 dakika ile 30 dakika arasında beklettikten sonra yıkayabilirsiniz. Topuk kuruluğunu ortadan kaldırmak için ise zerdeçal ile Hindistan cevizi yağını karıştırıp uygulayın. Bir saat kadar beklettikten sonra yıkayabilirsiniz. Düzenli kullanım söz konusu olduğu zaman etkisi mucizevi olacaktır. Aynı zamanda dirsek ve dizlerde oluşan kurumayı ortadan kaldırmak için de bu karışımı tercih edebilirsiniz. Koltuk altı kararması için zerdeçalı biraz su ile macunu haline getirip ilgili bölgeye uygulayın. 15  dakika kadar beklettikten sonra bol su ile yıkayın. 1 hafta boyunca her gün uyguladığınız zaman kararmalardan kurtulabilirsiniz.

Lor

Hintli kadınların vazgeçilmez güzellik yöntemlerinden bir diğeri ise Klor ile mümkün olur. Lor içerisinde yüksek miktarda çinko bulundurur. Çinko sayesinde saçların yumuşak ve nemli olması sağlanır. Lor ile badem yağını karıştırarak saçlarınıza uygulayın. Saçlarınızı uyguladığınız bu karışıma yarım saat kadar bekletip bol su ile yıkayınız. Saçlarımızın ipeksi bir yumuşaklığa kavuşması adına büyük bir fayda sağlar. Saçların beslenerek daha gür bir görünüm kazanması için ise bal, limon, yumurta ve loru karıştırıp saçlarınıza uygulayın. 45 dakika ile 1 saat arasında beklettikten sonra ılık su yardımı ile saçlarınızı tamamen temizleyin. Bu karışımı haftada 2 defa uyguladığınız zaman saçlarınızın çok daha sağlıklı ve parlak olduğunu fark edebilirsiniz. İlk uygulamada etkisini görmeniz mümkün olur.

Nohut Unu

Hintli kadınların en çok tercih ettiği güzellik yöntemlerinden biri olan nohut unu cildin beslenmesi konusunda büyük bir fayda sağlamaktadır. Salatalık suyu ve un ile karıştırılarak kullanıldığı zaman cilt lekelerini ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Özellikle sivilce lekesi ve güneş lekesi gibi problemleri ortadan kaldırma konusunda nohut unu son derece faydalıdır. Nohut unu içerisinde yeterli miktarda salatalık suyu eklendikten sonra iyice karıştırın. Homojen hale geldikten sonra cildinize kalın bir tabaka halinde uygulayın. Bu karışımı cildinizde 20 ila 25 dakika arasında beklettikten sonra yıkayabilirsiniz. Haftada bir ya da iki defa uyguladığınız zaman cildinizdeki inanılmaz değişimi fark edeceksiniz. Parlayan ve canlı bir cilt yapısı ortaya çıkacaktır.

Resim Sankar Chandrasekaran tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Hintli Kadınların Güzellik Sırları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Saç Büyümesi Için En Iyi Gıdalar /sac-buyumesi-icin-en-iyi-gidalar/ Wed, 31 Aug 2022 14:25:50 +0000 /?p=3549 Sağlıklı Saçlar İçin En Etkili Gıdalar Çoğu insan, özellikle ileri yaşlardakiler, daha güçlü ve sağlıklı saçları olsun isterler. Aslında saçlarınız doğal olarak ayda yaklaşık 1,25 cm ve yılda 15 cm kadar uzar. Ancak...

The post Saç Büyümesi Için En Iyi Gıdalar appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Sağlıklı Saçlar İçin En Etkili Gıdalar

Çoğu insan, özellikle ileri yaşlardakiler, daha güçlü ve sağlıklı saçları olsun isterler.

Aslında saçlarınız doğal olarak ayda yaklaşık 1,25 cm ve yılda 15 cm kadar uzar. Ancak ne kadar hızlı uzayacağı yaşınız, sağlık durumunuz, genetik özellikleriniz ve beslenme alışkanlıklarınız gibi çeşitli faktörlere göre değişir.

Yaşınız ve genetik mirasınız gibi faktörleri değiştirme imkanınız bulunmasa da, diyetiniz üzerinde kontrolünüzün olduğu bir şeydir. Doğru besinlerin eksik olduğu bir diyet uygulamak ise saç dökülmesine dahi neden olabilir.

Bununla birlikte, doğru besinler içeren dengeli bir diyeti, bilhassa yetersiz beslenmeye bağlı olarak gerçekleşen saç saç kayıplarına karşı saç büyümesini desteklemeye yardımcı olacaktır.

İşte saçlarınızın uzamasına destek olmak ve saç kayıplarınızı azaltmak amacıyla tüketebileceğiniz en iyi gıdalar.

 

1. Yumurta

Yumurta, listemizde saç büyümesine destek olabilecek ilk gıda. Saçlarınız için bolca protein ve beraberinde biotin kaynağıdır.

Yeterli protein tüketimi, saç büyümesi için çok önemlidir çünkü saç kökleri aslında proteinden oluşur. Öğünlerinizdeki protein açığının saç kaybını teşvik ettiği görülmüştür.

Biotin ise keratin adı verilen saç proteinlerinin üretimi için gerekli olan maddedir. Bu nedenle saç büyümesi için biotin takviyeleri sıkça kullanılmakta. Ayrıca yapılan araştırmalara göre daha fazla biyotin tüketmek, biyotin eksikliği yaşayan kişilerde saçların büyümesini iyileştirmeye yardımcı olmaktadır

Bununla birlikte, dengeli bir yeme içme planında, biyotin eksiklikleri oldukça nadir olarak karşımıza çıkar. Ancak sağlıklı biriyseniz daha fazla biyotin tüketerek saçlarınız için fayda sağlayabileceğinizi gösteren kanıtlar oldukça azdır.

Aynı zamanda yumurta, zengin bir çinko ve selenyum kaynağıdır. Ayrıca saçlarınız için sağlıklı diğer bazı besinler de içerir. Bu nedenle yumurta saçlarınız sağlığı için tüketilmesi gereken en iyi gıdalardan biri olarak görünüyor.

Kısaca

Yumurta, saçlarınızın sağlıklı büyümesi ve dökülmemesi için oldukça etkili ve önemli iki kaynağa, yani protein ve biotine erişmenizi sağlar. Bu maddelerden herhangi birinde meydana gelen eksiklik saç dökülmesine neden olacaktır.

 

2. Meyve

Meyveler, içeriklerinde bol miktarda yer alan faydalı bileşikler ve vitaminlerle sağlıklı saçlar için vazgeçilmezlerden biridir.

İçeriğinde yer alan maddelerden biri de, güçlü antioksidan özellikleriyle bilinen C vitaminidir.

Serbest radikaller olarak bilinen maddeler saç köklerinde zararlara neden olabilirler. Antioksidanlar ise bu maddelere karşı korunmada yardımcı olabilirler. Bu maddeler aslında hepimizin vücudunda ve çevremizde doğal olarak bulunmaktadırlar.

Örneğin, 1 bardak (144 gram) çilekle, günlük C vitamini ihtiyacınızın günlük % 141’ini karşılayabilirsiniz. Görüldüğü gibi gerçekten yüksek bir orandır.

Vücudunuz ayrıca saçlarınızı kırılganlaşmasını önlemek için saç güçlendirmeye yardımcı olan kolajen proteinini üretir. C vitamini burada da devreye girer çünkü Kolajen üretimi için kullanır.

Dahası, C vitamini aldığınız gıdaların içerisinde yer alan demirin vücudunuzda emilmesine de yardımcı olur. Demir seviyelerinin düşük olması anemiye neden oldur. Anemi saç kaybına neden olabilen bir hastalıktır.

Kısaca

Meyveler, içerdikleri vitaminler ve antioksidan maddeler ile birlikte saçlarınızın daha sağlıklı olmalarını sağlarlar. Örneğin çilekler, saçlarınızın gelişimine destek olan kolajen üretiminde ve demir emiliminde ihtiyaç duyulan C vitamini açısından zengindir.

 

3. Ispanak Yiyin

Ispanak sağlıklı besinler taşıyan oldukça faydalı bir sebzedir. Folat ve demir haricinde A ve C vitaminleri de ihtiva eder ki tüm bu besinlerin saç gelişimi için oldukça etkilidir.

A vitamini cildinizdeki bezlerin sebum üretmelerine yardımcı olur. Sebum denilen bu madde saç köklerinin bulunduğu kafa derisini nemlendir. Bu sayede de daha sağlıklı saçlarınız olur.

Günlük 30 gram yani yaklaşık bir su bardağı ıspanak, vücudun A vitamini gereksiniminin % 54’ünü karşılar.

Ispanak ayrıca saçlarınız büyümesi için gerekli olan demir için de bitki temelli zengin bir  kaynaktır. Demir ise kırmızı kan hücrelerinin metabolizmanızı hızlandırması için gerekir. Yani vücutta oksijen taşınmasına yardımcı olurlar. Bu da saçlarınızın büyümesine ve onarılmasına neden olur. Bunun yanında, eğer demir eksikliği yaşıyorsanız bu durum aç dökülmesi ile de sonuçlanabilir.

Kısaca

Ispanak oldukça faydalı bir sebzedir. Folat ve demir haricinde A ve C vitaminleri de ihtiva eder ki tüm bu besinlerin saç gelişimi için oldukça etkilidir. Bunların yeterince temin edilememesi saç dökülmesine neden olabilir.

 

4. Yağlı Balık

Somon, ringa ve uskumru gibi yüksek yağ içeren balıklar saç sağlığını destek destekleyecek besinleri barındırır.

Bu balıklar, omega 3 denilen yağ asitlerine kaynaklık ederler. Omega 3 ise pek çok yararının yanı sıra saçlarınız için de çok besleyicidir.

120 kadın katılımcı ile omega 3 ve 6 yağ asitlerinin etkileri üzerinde inceleme yapılmıştır. Katılımcılar arasında bu yağlara ek olarak antioksiden takviyeleri de kullananlarda saç dökülmesinin azaldığı ve saç yoğunluğunun arttığı bulunmuştur.

Balık yağı takviyeleri üzerine yapılan başka bir çalışmada ise bu takviyeleri alan katılımcılar arasında ince saçlı kadınlarda saç dökülmesinin ciddi şekilde azaldığı ve bunun yanında saç büyümesinin ise hızlandığı görülmüştür.

Bununla birlikte, büyümesi üzerine omega 3’ün etkilerine dair yapılan araştırmalar yeterli sayıda değildir. Bir sağlık uzmanının bu yağların saçlara etkileri ile ilgili net görüş bildirmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Yağlı balıklar aynı zamanda zengin protein, selenyum, vitamin D3 ve B vitamini kaynaklarıdırlar.

Bütün bu besinler güçlü ve sağlıklı saçları desteklemeye yardımcı olurlar.

Kısaca

Somon, ringa ve uskumru gibi yüksek yağ içeren balıklar omega 3 denilen yağ asitlerine kaynaklık ederler. Yağlı balıklar aynı zamanda zengin protein, selenyum, vitamin D3 ve B vitamini kaynaklarıdırlar. Bütün bu besinler güçlü ve sağlıklı saçları desteklemeye yardımcı olurlar. Ancak bu yağların etkileri için hala daha fazla çalışma gereklidir.

 

5. Tatlı Patates

Vücudunuz beta-karoten kullanarak A vitamini üretebilir. A vitaminin saçlarınız üzerinde olumlu etkisinden ise yukarıda bahsetmiştik. Tatlı patates ise çok zengin bir beta-karoten kaynağı olarak bilinir.

Orta boy bir tatlı patatesin ağırlığı yaklaşık 110 ya da120 gramdır. İçeriğindeki beta-karoten miktarı ise günlük A vitamini ihtiyacınızın dört katından fazlasını sağlamaya yeter.

Araştırmaların, A vitamininin sağlıklı saçlar için sebum üretimini desteklediğini belirtmiştik.

Bunun haricinde, A vitamini kafa derinizdeki saç köklerinin güçsüzleşmesini de önler. Hatta bunula da kalmaz ve saç büyüme oranını da artırır. Ayrıca daha kalın saçların büyümesi için de gereklidir.

Kısaca

Tatlı patates sebum üretimi için gerekli A vitaminini üreten beta-karoten açısından zengin bir kaynaktır. Saç büyüme oranını hızlandırır, saç köklerini güçlendirir ve kalın saçlar için de özellikle gereklidir.

 

6. Avokado

Avokado farklı şekillerde kullanılan lezzetli bir gıdadır. Ayrıca çok besleyicidir ve sağlıklı yağlar ihtiva eder.

Bunun yanında sağlıklı saçlar için ihtiyacınız olan çok zengin bir E vitamini kaynağıdır. Orta boydaki bir avokado 200 gram kadardır ve günlük ihtiyaç duyduğunuz E vitamini ihtiyacının % 21’ini karşılar.

E vitamini de tıpkı C vitamini gibi, serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Bu sayede oksidatif stresle mücadelede size destek olur.

Yapılan bir çalışmada, saç dökülmesi sorunu olan katılımcılar, yaklaşık sekiz ay gibi bir süre E vitamini takviyesi kullanmışlardır. Takviye kullanımından sonra ise katılımcıların % 34,5 daha fazla saç uzaması yaşadıkları görülmüştür.

Bunun yanında E vitamini kafa derisi gibi cilt bölgelerini oksidatif stresten ve buna bağlı oluşan hasardan da korumaya yardım eder. Saç derisinde meydana gelen hasar görmüş alanlarda saç kökleri sağlıklarını kaybeder. Bu da daha az saç kökü anlamına gelir.

Avokado  esansiyel yağ asitleri alabilmek için de zengin bir kaynaktır. Bu yağlar maalesef vücudunuz tarafından üretilemez. Fakat hücrelerinizin temel yapı taşlarıdır. Esansiyel yağ asitlerindeki eksiklikler ile saç dökülmesi arasında ise güçlü bir bağ bulunur.

Kısaca

Avokado, sağlıklı saçlar için ihtiyacınız olan çok zengin bir E vitamini kaynağıdır. Bunun yanı sıra vücudunuzun üretemediği ancak saç büyümesi için önemli olan bazı yağ asitlerini de ihtiva eder.

Formun Üstü

7. Kuruyemiş

Kuruyemişler lezzetli atıştırmalıklardan fazlasıdır. Lezzetlerinin yanında sağlıklı saçlar için çeşitli besinler de içerirler.

Mesela, bir avuç badem yaklaşık olarak 30 gramdır. 30 gram badem ise E vitamini ihtiyacınızın günlük % 37’sini denk gelir.

Ayrıca çeşitli B vitaminleri ile çinko ve esansiyel yağ asitlerini de muhteva ederler. Bu besinlerin her birinin eksik tüketimi saç dökülmesine neden olur.

Kabuklu yemişler, sağlıklı saçların yanı sıra iltihaplanmanın azalmasına da yardım eder ve kalp hastalığı risklerinin düşürülmesine yararlar.

Bu nedenlerle kuruyemişleri diyetinize dahil edebilir ve hem lezzetinden hem de sağlığınıza faydalarından yararlanabilirsiniz.

Kısaca

Kuruyemişler, B vitamini çeşitleri, E vitamini, çinko ve temel yağ asitleri gibi besinler açısından zengindirler. Ve bunların tamamı sağlıklı saçlar için gerekli olmalarının yanında yokluğunda saç dökülmesine neden olurlar.

 

8. Çekirdek

Çekirdekler, biraz kaloriye taşıyor olsalar da bir o kadar da faydalı besin ihtiva ederler. Bu besin maddelerinin çoğu saç sağlığınıza olumlu katkılar sunarlar. Mesela E vitamini, selenyum ve çinko bunlardan bazılarıdır.

Örneğin 30 gram ya da yaklaşık bir avuç ay çekirdeği B vitamini çeşitleri ile günlük E vitamini ihtiyacınızın yaklaşık % 50’sine kaynaklık eder.

Ayrıca, keten ve chia tohumları gibi bazı tohumlar da sağlıklı saçlar için ihtiyaç duyulan omega 3 yağ asitleri ihtiva ederler.

30 gramlık bir keten tohumu porsiyonu ile vücudunuza 6,388 mg omega 3 yağ asidi alırsınız. Bu da yarım fileto ya da yaklaşık 180 gram somondan daha fazla omega 3 yağ asidi aldığınız anlamına gelir.

Ancak keten tohumundan aldığınız omega 3, somon gibi yağlı balıklardan aldığınız kadar verimli kullanılamayan bir türdür. Ancak her ne olursa olsun, hala geçerli ve etkili bir katıkıdır.

Besin maddelerine geniş bir çeşitlilikte ulaşabilmek için, bir karışım tüketmek en iyi seçenek olacaktır.

Kısaca

Çekirdek ve tohumlar da tıpkı kuruyemişler gibi E vitamini zenginidirler. Sağlıklı saçların gereksinim duyduğu diğer besinler açısından da zengin kaynaklardır. Üstelik bunlardan bazıları omega 3 içerir.

 

9. Tatlı Biber

Saç büyümesini destekleyen vitaminlerden biri olan C vitamini için harika kaynaklardan biri de tatlı biberdir.

Sarı biberler size bir portakaldan elde edebileceğinizin yaklaşık 5,5 katı kadar C vitamini sağlar.

C vitamini, kolajen üretimine etmeye destek olur ki bu da saç tellerini güçlendiren maddedir. Aynı zamanda saçlarınızı oksidatif strese karşı koruyan güçlü bir antioksidan özelliği bulunur.

Vücudunuzun antioksidan savunma sistemi, serbest radikaller tarafından baskılanabilir. Bu durumda da oksidatif stres ortaya çıkar. Oksidatif stres ise saç dökülmesi ile beraber saçların rengini kaybetmesi yani grileşmesi ile bağlantılıdır.

Dahası, tatlı biberler sadece C vitamini içermez. Ayrıca zengin bir A vitamini kaynağıdır.

Bu vitaminin, saçın sağlığını korumasına yarayan maddelerden biri olan sebum üretimini teşvik ederek saç büyümesini hızlandırdığını ifade etmiştik.

Kısaca

Tatlı biberler, hem A ve hem de C vitamini açısından zengin bir kaynaktır. Bu iki besin ise saç uzamasına ve saçların sağlığını korumasına yardımcı olurlar.

 

10. İstiridye

İstiridye, en iyi besin kaynaklarından biridir. Ayrıca zengin bir çinko kaynağıdır

Çinko ise saçların sağlığını korumasına ve onarımına destek olan bir mineraldir.

Vücudunuzda oluşabilecek çinko açığı, telogen effluvium denilen ve sıkça karşılaşılan bir saç dökülmesi şeklidir. Diyetteki besin eksikliğinden kaynaklanır ancak telafisi mümkündür.

Yapılan çalışmalara göre çinko açığı için takviye kullanmak, çinko eksikliğinden kaynaklanan saç dökülmesinin önüne geçebilmektedir.

Bununla birlikte, takviyelerin dozunun çok fazla olması da saç dökülmesine neden olabilir. Bu nedenle takviye almak yerine istiridye gibi sağlıklı gıdalar tüketmek çinko açığını kapamak için daha iyi olacaktır. Çünkü yiyeceklerin barındırdığı çinko dozları takviyelere göre daha düşüktür ve doz aşımına uğramak daha zordur.

 

Kısaca

Saç uzaması ve sağlığı için gereken çinko için istiridye, zengin ve sağlıklı bir kaynaktır. Ancak doz aşımı ise beklenenin tersi etki ederek saç dökülmesine neden olabilir.

11. Karides

Karides, kabuklu bir deniz ürünüdür. Lezzeti ile biliniyor olsa da saç sağlığı için gerekli birçok besin maddesi bakımından da zengindir.

Karides B ve D vitaminleri, demir, çinko ve protein için zengin bir kaynaktır. 100 gramlık bir porsiyonu D vitamini ihtiyacınızın günlük % 38’ini karşılar.

D3 vitamini eksikliğinin saçlarınızın dökülmesine neden olabileceği yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.

Karides çok düşük, hatta neredeyse yağsız denilebilecek kadar, bir yağ oranına sahiptir. Az miktarda da omega 3 yağ asidi ihtiva eder. Omega 3 miktarı açısından zengin olan diyetler ile saç büyümesindeki artış paraleldir.

Kısaca

Karides B ve D vitaminleri, demir, çinko ve protein için zengin bir kaynaktır. Karides çok düşük bir yağ oranına sahiptir. Az miktarda da omega 3 sağlar. Tüm bu besinler ise sağlıklı saçlar için gereklidir.

12. Fasulye

Fasulye, bitki bazlı bir protein kaynağıdır. Ayrıca fasulye de, tıpkı istiridye gibi çinko için zengin bir kaynaktır. Saç uzaması ve onarımına destek olur. 100 gramlık siyah fasulye porsiyonu çinko ihtiyacınızın günlük % 7’sini tedarik etmenizi sağlar.

Ayrıca demir, biotin ve folat da dahil olmak üzere pek çok başka besin sağlar.

Bu çok yönlü yiyecek tüm bu faydalarına artı olarak oldukça da ucuzdur. Bu da fasulye yememeniz için geçerli bir neden olmadığı anlamına gelir.

Kısaca

Fasulye demir, biotin ve folat da dahil olmak üzere saç için gerekli pekçok başka besin sağlar. Tüm bu besinler saç uzamasına yardımcı olabilirler.

 

13. Soya Fasulyesi

Yapılan çalışmalar, soya fasulyesinin sağlıklı saçları destekleyebileceğini göstermektedir. Soya fasulyesi içeriğinde Spermidin adı verilen bir bileşikten bol miktarda bulundurur. Spermidin ise saç büyümesi ile doğrudan ilgilidir.

Saç büyümesinde anajen faz olarak tanımlanan süreç aktif saç büyümesinin bir aşamasıdır. 100 kişi üzerinde yürütülen bir araştırma, spermidin bazlı bir besin takviyesinin, anajen fazı uzattığını gösterdi. Bir saç kökünün anajen fazda ne kadar uzun kaldığı ise ne kadar büyüyeceği ile doğru orantılıdır.

Ancak yine de spermidinin saçlar üzerindeki etkileri hakkında yapılan araştırmalar henüz oldukça yenidir. Bu sebeple s spermidin alımı konusunda tavsiyelerde bulunmak için konu üzerinde daha fazla çalışılmasına ihtiyaç vardır.

Kısaca

Soya fasulyesi zengin spermidin kaynaklarındandır. Spermidin ise saç büyümesinin aktif fazı olan anajen fazı uzatmaktadır.
.

14. Et

Et, birçok insanın beslenme alışkanlıklarında yer alan temel unsurlardan biridir. Bu nedenle pek çok diyet tipinde yer alır. Saç uzamasına yardımcı olan besinler açısından da zengindir.

Proteinin saçlarınızda büyümeye yardımcı olduğundan bahsetmiştik Et de mükemmel bir protein kaynağıdır. Saç köklerinin sağlıklı kalmasına ya da onarılmasına katkıda bulunur. 100 gramlık bir porsiyon et ortalama 20 gram protein içerir.

Özellikle kırmızı et, emilmesi daha kolay olan bir demir türü için zengin bir kaynaktır. Demir, kırmızı kan hücrelerinin tüm hücrelere oksijen taşımasına yardımcı olur. Saç kökleri de buna dahildir.

Protein ve demir açığı ise saç dökülmesine neden olabilmektedir.

Kısaca

Et, sağlıklı ve güçlü saçlar için gerekli olan protein için zengin bir kaynaktır. Özellikle kırmızı et, saç uzamasına yardımcı olan demir açısından zengindir.

 

Sonuç

Sağlıklı saçlar için yediklerinizin çok büyük bir önemi bulunur.

A, C, D ve E vitaminleri ile beraber çinko, demir, biotin, protein, B vitaminleri ve esansiyel yağ asitleri saçlarınız için gerekli besinlerdir. Vücudunuzda bu maddelerin eksikliği sonucu oluşacak açık, saç büyümesini yavaşlatacaktır. Hatta bununla da kalmayarak saç dökülmesine de neden olacaktır.

Ancak, açıkları gidermek saç dökülmesini önlemeye ve saç büyüme oranını artırmaya yardımcı olacaktır.

Bu besinlerden bir veya bir kaçında açığınız olduğunu düşünüyorsanız bu makale ile birlikte açıklarınızı artık rahatlıkla kapatabileceksiniz.

 

Resim Pexels tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Saç Büyümesi Için En Iyi Gıdalar appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Meyan Kökü Nedir? Meyan Kökü Faydaları Nelerdir? /meyan-koku-nedir-meyan-koku-faydalari-nelerdir/ Tue, 30 Aug 2022 11:46:04 +0000 /?p=3546 Meyan Kökü Nedir? Hakkında Meyan Kökü ırmak ve nehir kenarlarında, suyun ve nemin çok olduğu bölgelerde yabani olarak yetişen bir bilgidir. Kendiliğinde oluşur ve yetişir. Boyutları 80-120 Cm civarlarındadır. Uzun ömürlüdür. Bu...

The post Meyan Kökü Nedir? Meyan Kökü Faydaları Nelerdir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Meyan Kökü Nedir?

Hakkında

Meyan Kökü ırmak ve nehir kenarlarında, suyun ve nemin çok olduğu bölgelerde yabani olarak yetişen bir bilgidir. Kendiliğinde oluşur ve yetişir. Boyutları 80-120 Cm civarlarındadır. Uzun ömürlüdür.

Bu bitkinin anavatanı Türkiye’dir. Ilıman iklimi olan yerlerde yetişebilir. Ukrayna, Türkistan, Rusya gibi ülkeler bunlara örnek gösterilebilir.

Topraktan sökülür, kurutulur ve güzelce yıkanır. 20-30 cm civarlarında doğranır. Sonrasında kurumaya bırakılır. Güneş ışınları ve nemden uzakta bulundurulmalıdır. Yani gölgelikte kurutulmalıdır. Daha sonra toz haline getirilir veya çubuk şeklini alır

İlaç, bira, kola yapımında Meyan kökü ile karşılaşırız. Türk insanı genellikle bu bitkinin kökünden şerbet yaparak faydalanır. Ayrıca kökünden meyan balı da üretilir.

 

Meyan Kökü Neden Tüketmeliyiz? Faydaları Nelerdir?

  • Göğüs’e iyi gelir, yumuşatır ve balgam sökücü özelliği vardır.
  • Kısık sesin iyileşmesinde yardımcı olur.
  • Enerjiyi çoğaltır ve bitkinliğin def etmekte yardımcı olur.
  • Karaciğer dostudur.
  • Çayı içildiğinde aynı anason çayı gibi yorgunluk giderir.
  • İltihaplara karşı etkili olduğundan iltihap kaynaklı hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.
  • Bayanlarda Regl öncesinde oluşan ağrıları azaltıcı etkisi vardır.
  • Gaz, Şişkinlik, Hazımsızlık gibi sorunlara iyi gelir.
  • Kabızlık problemine iyi gelir.
  • İdrarı arttırır.

Meyan Kökü Nasıl Tüketilmelidir?

Yarım tatlı kaşığı kadar Meyan kökü bir bardak su civarına denk düşmektedir. Çaydanlığa bir bardak olacak şekilde su doldurunuz. Sonrasında yarım tatlı kaşığı bu şifalı bitkiden içine koyup birkaç kere karıştırdıktan sonra ocağın altını açınız.

Kaynayana kadar bekleyiniz. Kaynadıktan sonra 10-15 dakika civarlarında kaynatmaya devam ediniz. Sonrasında çayımız hazır olacaktır. Bu çaydan günde 2-3 defa içebilirsiniz. Sağlığınız açısından oldukça faydası vardır.

Bundan farklı olarak piyasada çubuk şeklinde de satılmaktadır. Çubuk şeklinde olarak ağızda emilerek faydalanılır. Bir diğer çeşidi ise meyan balıdır. Meyan balı da suda çabukça eriterek içilir.

Meyan balının yara iyileştirici etkisi de vardır.

 

Resim Husky Kuma tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Meyan Kökü Nedir? Meyan Kökü Faydaları Nelerdir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Limonun Bilinmeyen 25 Faydası /limonun-bilinmeyen-25-faydasi/ Tue, 30 Aug 2022 11:43:12 +0000 /?p=3543 Limonun Bilinmeyen 25 Faydası Günlük hayatta yetişkin hemen hemen herkesin kullandığı limonun insan vücuduna ne kadar faydalı olduğunu biliyor muydunuz? Hele birde bayanların çayın yanında olmazsa olmazı olan limonun faydalarını 25 ayrı...

The post Limonun Bilinmeyen 25 Faydası appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Limonun Bilinmeyen 25 Faydası

Günlük hayatta yetişkin hemen hemen herkesin kullandığı limonun insan vücuduna ne kadar faydalı olduğunu biliyor muydunuz? Hele birde bayanların çayın yanında olmazsa olmazı olan limonun faydalarını 25 ayrı madde de sizler için araştırdık.

– İçerisinde bulunan asit sayesinde vücudunuzdaki enfeksiyonlarla savaşır.

– Kalp damar rahatsızlıkları, kalp krizi geçirenler, kanser gibi hastalıkları olanlar için vücudu koruyan bir antioksidandır.

– Tansiyon düşürmede oldukça etkilidir. İyi kolesterolü de artırır.

 

– Kolon, prostat ve göğüs kanseri hastalıklarını azaltan bir anti-kanserojen maddedir. Hücrelerdeki metabolizma sorunlarını bu madde sayesinde giderir ve bu sayede kanser oluşumunu engeller.

– Limon suyu cildinize parlaklık kazandırır ve daha genç görünmenizi sağlar.

– Limon suyunu bir bardak sıcak suya ekleyip içtiğinizde sindirim sistemi sorunlarınıza iyi gelir ve karaciğerinizi temizler.

– Limon kabuğunu güneşte kurutarak ve öğütülerek saçlara uygulandığında vücudunuzu serinletir ve baş ağrınızı alır.

– Vücudunuzda oluşan sivilcelere uygulandığında akneleri kurutur.

 

– Limon suyunu saçlarınıza uyguladığınızda saçlarınızın rengini açar ve cildinizi beyazlaştırır.

– Dilinizde iltihap var ise limon suyu sizin için en etkili ilaçtır.

– Kışın her insan soğuktan nasibini alır. Limon suyu soğuk algınlığına da iyi gelir.

– Limon suyu sizi uzun süre susuzluğunuzu giderir ve ishalleri de engeller.

– İdrar yollarınızda enfeksiyon var ise Limon sizin için en doğal ilaç olabilir.

 

– Limon aynı zamanda vücudunuza böcek yada sinek sokmasında ağrıyan yere sürüldüğünde panzehir görevi de yapar.

– Gastrit problemleri olanlar ve kolik ağrısı olanlara da etkili bir çözüm olur.

– Limon suyunun içerisine az bir miktarda Gliserin eklediğinizde cildinize iyi geldiğini biliyor muydunuz?

– Limon suyunu et ve balıkların üzerine sıktığınızda üzerindeki bakterileri öldürür. Sindirim sistemi sorununu da düzeltir.

– Bir bardak limon suyuna az biraz tuz bırakarak her sabah içtiğinizde kolesterolünüzü düşürür. Hatta sizleri zayıflatır.

– Sabahları bir bardak Limon suyu ile gargara yaparak Diş minesini güçlendirir, plaklarınızı temizler ve dişlerinizi de beyazlatır.

– Astım hastası iseniz günde bir kaşık limon suyu sizlere çok iyi gelecektir.

 

– Cildinizde kaşıntı var ise kaşınan bölgeye limon suyu uygulayınız, kaşıntınızı gidermede size iyi gelecektir.

– Sabahları limon suyu ile gargara yaparak boğaz enfeksiyonlarınızı rahatlatabilirsiniz.

– Saçlarınız kepekli yada yağlı ise limon suyu bu problemlerinizi gidermede sizlere yardımcı olacaktır.

– Limon suyunu yüzünüze uyguladığınızda yüzünüz deki kırışıklıkları gerginleştirir ve cildinizi canlandırır.

– Limon suyu kemik erimesi önler ve sizi diri tutmayı sağlar.

 

Resim Varintorn Kantawong tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Limonun Bilinmeyen 25 Faydası appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir? /tuberkuloz-verem-hastaligi-nedir/ Tue, 30 Aug 2022 11:39:54 +0000 /?p=3538 Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir? Tüberküloz, halk arasında verem olarak bilinir. Tüberküloz, Mycobacterium Tuberculosis bakterisinin solunum yoluyla vücuda girmesi sonucu oluşur. Tüberküloz, bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle solunum yolu ile bulaşan bu bakteri insan...

The post Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir?

Tüberküloz, halk arasında verem olarak bilinir. Tüberküloz, Mycobacterium Tuberculosis bakterisinin solunum yoluyla vücuda girmesi sonucu oluşur. Tüberküloz, bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle solunum yolu ile bulaşan bu bakteri insan akciğerlerine yayılır ve akabinde pnömoni gelişimine neden olur.

Tüberkülozun en sık bulaştığı organ akciğer olarak bilinir. Bu durumun nedeni; vücuttaki mikropların giriş noktası akciğerlerdir. Ancak bazı durumlarda tüberküloz basili, akciğerlerden geçerek lenf sistemi ve kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer organlarına veya dokularına ulaşabilir. Bu nedenle mikropların lenf düğümlerine, böbreklere, kemiklere ve hatta insan beynine yayılma riski vardır.

Hastalığın yayıldığı organ ve dokularda şiddetli inflamasyon ve disfonksiyon meydana gelir. Günümüzde geliştirilen tedavi yöntemleri sonucunda ölüm oranı geçmişe göre azalmış olsa da dünya genelinde halen yaklaşık 8,5 milyon kişi tüberküloz hastasıdır. Bu kişilerin yaklaşık 2 milyonu hayatını kaybetmiştir. Bu nedenle tüberküloz ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir.

 

Tüberküloz Risk Faktörleri Nelerdir?

Mycobacterium Tuberculosis virüsünün organizmaya verdiği zarar ve hastalığa yakalanma olasılığı, insan organizmasının bağışıklığına bağlı olarak farklılık gösterir. Bağışıklığı düşük kişilerde hastalığın etkileri daha kötü olabilirken, bağışıklığı güçlü olan kişilerde ciddi semptomlar önlenebilir. Tüberküloz için en yaygın risk faktörleri aşağıda listelenmiştir:

Beş yaş ve altındaki çocuklar.

65 yaş ve üzeri yaşlı bireyler.

Çeşitli ilaçlar veya tedavi yöntemleri ile bağışıklık sistemi baskılanan bireyler.

Vücudun bağışıklığının normalden düşük olmasına neden olan hastalıkları olan bireyler. Örneğin; AIDS, diyabet, kronik böbrek, karaciğer hastalığı ve kanser gibi hastalıkları içerir.

Organ nakli yaptıran bireyler.

 

Tüberküloz Neden Olur?

Tüberküloz günümüzde hala ciddi bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından paylaşılan verilere göre dünyadaki hastaların yaklaşık %2,5’i tüberküloz hastasıdır. Hastalık dünyanın tüm ülkelerinde görülmekle birlikte daha çok Güneydoğu Asya ve Afrika’da görülmektedir.

Hastalığın ana nedeni henüz bilinmemekle birlikte çeşitli çevresel faktörlerin etkisi vardır. Ayrıca AIDS gibi bağışıklık sistemini baskılayan hastalıkların görülme sıklığındaki artış, tüberküloz görülme sıklığındaki artışa doğrudan karşılık gelmektedir. Kentleşmenin yüksek olduğu ve insanların sıklıkla birlikte yaşadığı bölgelerde tüberküloz oranları AIDS oranlarını geçmiş durumdadır.

Hastalığın en çok görüldüğü bölge Sahra altı Afrika’dır. Bu bölgenin en önemli yanı, dünyada AIDS insidansının en yüksek olduğu bölge olmasıdır. Bu nedenle AIDS ve benzeri bağışıklığı baskılayıcı hastalıkları olan kişilerde veya doğuştan (veya ilaç kullanımı vb.) nedenlerle bağışıklık sistemi düşük olan kişilerde hastalık olasılığı daha yüksektir.

 

Tüberküloz Belirtileri Nelerdir?

Genellikle tüberküloz belirtileri genellikle hafif bir seyirle başlar. Hastalık genellikle akciğerleri etkiliyor gibi görünse de duruma göre diğer organ ve dokuları da etkileyebilir. Bu nedenle, bir kişinin yaşadığı semptomlar, virüsün yayıldığı organa bağlı olarak değişebilir. Tüberkülozun ilk belirtileri aşağıda listelenmiştir:

Yaklaşık 20 gün süren ve geçmeyen bir öksürük,

Zamanla artan “kanlı” balgam,

Kişi, kendini yorgun ve halsiz hisseder,

Baş ağrısı ve yüksek ateş,

Yiyecek reddi ve ardından kilo kaybı,

Karın ağrısı,

Şiddetli göğüs ve sırt ağrısı,

Lenf düğümleri uzun süre şiş kalır. Boyun bölgesinde de şişlik görülür.

Halsizliğe ek olarak, kişinin kendisini kırgın hissetmesi ve eklemlerde veya kemiklerde sürekli olarak hissedilen ağrıların yaşanması.

Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ilk safhadaki belirtiler şiddetlenir.

Yukarıdaki semptomlar, aktif tüberküloz semptomları yaşayan kişilere aittir. Aktif tüberküloz, bir kişinin bakteri ile enfekte olduğu ve çeşitli semptomlar geliştirebileceği ve virüsü diğer insanlara bulaştırabileceği bir durumdur.

Gizli tüberkülozlu kişilerde hastalık belirtisi görülmez. İnsan vücudunda hastalığa neden olan bakteriler vardır. Ancak hastalık bağışıklık sistemi tarafından baskılanarak vücutta bakterilerin çoğalmasını engeller.

Kişide ciddi semptomlar görülmez. Fakat kişinin vücudunda tüberküloz enfeksiyonu vardır. Bu duruma bağlı olarak da hastalığı teşhis etmek zorlaşır. Ancak hastalık hiçbir belirti göstermese bile tedavi edilmelidir. Gizli tüberküloz durumunda, hastalığın başka bir kişiye bulaşma riski yoktur.

 

Tüberküloz Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Verem Savaş Dispanserleri, ülkemizde tüberküloz tanı ve tedavisinde hizmet veren bir kurumdur. Ayrıca hastalığın teşhis ve tedavisi ile ilgili tüm süreçler tam kapasite çalışan hastanelerde yapılabilmektedir.

Tanı aşamasında öncelikle hastanın fiziksel semptomları değerlendirilir. Kişinin balgamındaki tüberküloz basilini tespit etmek için hemen tüberküloz testi yapılır. Bu muayenelere ek olarak kişinin akciğerlerinin durumunu belirlemek için göğüs röntgeni çekilir.

Hastalığın kesin teşhisi için; kişiden alınan balgam mikroskop altında incelenir, basilin yeri gösterilir ve çoğaltılır. Böyle durumlarda hastalığın teşhisi zor değildir ve cerrahi müdahale gerektirmez.

 

Tüberküloz Tedavisi Nasıl Olur?

Günümüzde tüberküloz hastalığının tedavisi için birçok farklı yöntem bulunmaktadır. Tedavi yöntemlerinin yanı sıra sağlıklı beslenme, sık dinlenme ve uzun süreli sanatoryum tedavisi hastalığa karşı oldukça etkilidir. Hastalığın tedavisi sadece bu yöntemlere bağlı kalınmamalı, ilaç kullanımına da önem verilmelidir.

Tedavi sürecinde aynı anda dört farklı ilaç türü kullanılarak mikropların gelişmesi ve üremesi engellenmeye çalışılır. Hastalığın tedavisi uzun sürebilir. Tedavinin ilk 2 ayında ilaç kullanımı fazladır. Tüberküloz tedavisinin 2. ayından sonra kişinin durumu genellikle düzelir ve ilaç sayısı azaltılır.

Kişi reçete edilen ilaçları düzenli ve zamanında almalıdır. Böylece hastalığın ilerleme hızı yavaşlar, semptomlar azalır ve diğer insanlara bulaşma olasılığı azalır. Genellikle tedavi süreci 6 aydan fazladır. Mikropların vücuttan atılması daha kısa sürse de vücutta enfeksiyon kapma riski göz ardı edilmemelidir.

Tüberküloz tedavisinde ilacın düzenli kullanımı çok önemlidir. İlaç kullanımına ara verildiği durumlarda hastalığın iyileşmeme ihtimali yüksektir. Tedaviyi bırakmayan kişilerde iyileşme oranı çok daha yüksektir.

Genellikle tüberküloz tedavisi ayaktan yapılır. Kişinin hastaneye yatırılmasına gerek yoktur. Ancak hastanın durumuna göre hastaneye yatırılması gerekebilir. Solunum güçlüğü çeken, sık balgamlı kan gelen, ilaç tedavisine yetersiz yanıt veren veya tüberküloz dışında ciddi hastalıkları olan kişiler hastaneye kaldırılabilir.

 

Tüberküloz Bulaşıcı Mı? Tüberküloz Nasıl Bulaşır?

Tüberküloz, bulaşma hızı oldukça yüksek bir enfeksiyon hastalığıdır. Akciğerlerinde veya boğazında aktif tüberkülozu olan hasta kişiler, aynı ortamda bulunan diğer kişiler; nefes alabilir, öksürebilir ve hapşırabilir. Bu nedenle, hastalığın bir kişiden diğerine bulaşması için doğrudan temas gerekli değildir.

 

Resim Tumisu tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? /losemi-kan-kanseri-nedir/ Tue, 30 Aug 2022 11:27:02 +0000 /?p=3532 Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? İnsanlarda kan kanseri olarak da bilinen lösemi, vücudu korumaktan sorumlu beyaz kan hücrelerinin (akyuvarların) bir alt tipi olan lenfositlerin işlevlerinin bozulması ile oluşan karakterize bir hastalıktır. Bu durum...

The post Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Lösemi (Kan Kanseri) Nedir?

İnsanlarda kan kanseri olarak da bilinen lösemi, vücudu korumaktan sorumlu beyaz kan hücrelerinin (akyuvarların) bir alt tipi olan lenfositlerin işlevlerinin bozulması ile oluşan karakterize bir hastalıktır. Bu durum genellikle kemik iliğinde oluşur. Vücutta meydana gelen çeşitli reaksiyonlar sonucunda kemik iliği hücrelerinin gelişimi durur, çoğalma hızı kontrol edilemez hale gelir ve bu durum zamanla diğer organlara da yayılır.

Löseminin ana etkilerini anlamak için öncelikle kemik iliğinin ne yaptığını anlamak gerekir. Kemik iliği vücutta kan hücrelerinin yani lenfositlerin, beyaz kan hücrelerinin ve trombositlerin oluştuğu süngerimsi bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla bu süngerimsi yapının ürettiği kan hücreleri doğrudan kana karışır ve vücudun sağlıklı çalışması için hayati önem taşır.

Ayrıca kemik iliğinde üretilen beyaz kan hücreleri vücudun bağışıklık sisteminin en önemli yapı taşlarından biridir. Beyaz kan hücreleri (akyuvar) olarak adlandırılanlar, vücudu dışarıdan gelebilecek bakteri, virüs, mantar veya parazit gibi zararlı mikroorganizmalardan korur ve yapısı zarar görmüş hücreler uzaklaştırılır.

 

Ancak beyaz kan hücreleri sadece kemik iliğinde değil diğer organlarda da oluşabilmektedir. Ancak kemik iliği yapısında meydana gelebilecek hasar, kişinin bağışıklığını ciddi şekilde azaltabilir ve vücudun dengesini bozabilir. Lösemili kişilerde kemik iliği dışında vücudun her organında sorunlar görülmeye başlar. Çünkü hastalık tüm lenfatik sistemi etkiler. Ancak tedavi edilmezse kötüleşen bir seyir izler. Bu nedenle lösemi göz ardı edilebilecek bir hastalık değildir.

Bu bilgilere ek olarak, bazen lösemi olgun beyaz kan hücrelerinde kontrolsüz bir artıştan kaynaklanır. Bu durumda, lösemi kronik olabilir ve doğası gereği yavaş ilerleyebilir. Bunun tersi, yetersiz beyaz kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasından kaynaklanan lösemidir. Bu vakalar; önceki tipin aksine, kronik değil akut olarak adlandırılır. Bunlar hızla gelişen lösemi vakaları olmasına rağmen, kısa sürede insan vücudunda ortaya çıkan ciddi semptomlara neden olabilirler.

 

Lösemi Nedenleri Nelerdir?

Löseminin kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak vücutta hastalığa neden olan çeşitli viral, genetik, immünolojik veya genetik faktörlerin olduğuna inanılmaktadır. Ayrıca çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabilir.

Bu faktörler arasında yüksek miktarda radyasyona maruz kalma, endüstriyel sektörde sıklıkla kullanılan benzen gibi kimyasallara maruz kalma, diğer hastalıklar için kullanılan ilaçlar (kemoterapi gibi), virüsler hatta Down sendromu gibi ciddi genetik bozukluklar yer alabilir.

Akut lenfoblastik löseminin ana nedenlerinden biri ağır radyasyona maruz kalmak gibi görünmektedir. Çünkü bu tip lösemi, nükleer patlama bölgelerine yakın coğrafi bölgelerde yaşayan insanlarda daha sık görülür. Bu nedenle en dikkatli olunması gereken grup hamile annelerdir. Ayrıca endüstriyel ürünlerde sıklıkla bulunan benzen, sigara dumanında da bulunur. Bu nedenle sigara içmek de hastalığın gelişimi için önemli bir risk faktörüdür.

Akut miyeloid lösemi insidansı yaşla doğru orantılı olarak artmaktadır. Akut miyeloid lösemi teşhisi konan kişilerin ortalama yaşı 68 olduğundan, bu durum hastalığın ortalama yaşına da yansır. Ayrıca sigara dumanına maruz kalma ve Down sendromu gibi genetik bozukluklar da risk faktörleri olarak görünmektedir.

Bununla birlikte, başka bir faktör mutasyona uğramış Philadelphia kromozomu 22’dir. Bu durum, kronik miyeloid lösemili 10 hastanın 9’unda görülür. Bu kromozom üzerinde bulunan BCR – ABL geni vücuttaki kan hücresi üretim sisteminin üretim mekanizmasına müdahale ederek kontrolsüz bir şekilde çoğalmalarına neden olur. Bu, insanlarda kronik lösemi gelişimine neden olabilir.

Yukarıdaki bilgilerden hareketle löseminin ortaya çıkmasının birçok farklı nedeni olduğu görülebilir. Bu nedenle kendini hastalıktan korumak ve en az hasarla yaşamak için kişinin düzenli olarak kontrolden geçmesi ve vücudundaki semptomları izlemesi gerekir.

 

Lösemi Belirtileri Nelerdir?

Lösemi, beyaz kan hücrelerinin yapısını, üretimini ve gelişimini bozan bir hastalıktır. Bu nedenle vücudun bağışıklık sisteminde zamanla artan işlev bozuklukları meydana gelir. Hastanın bağışıklık sistemi zayıftır ve bunun sonucunda çeşitli enfeksiyon ve hastalıklara neden olur.

Yetişkinlerde löseminin en sık görülen semptomları; şiddetli halsizlik, solgunluk ve kısa süreli yorgunluktur. Bu genellikle anemiden kaynaklanır. Bu belirtilerden sonra hastanın nefes darlığı yaşaması da olasıdır. Hastalığın belirtileri genellikle diğer kemik hastalıklarına benzer bir seyir gösterir.

Diş etlerinde, burunda ve genellikle insan derisinde çeşitli morluklar veya kanamalar görülebilir. Kanamaya ek olarak, çeşitli deri döküntüleri de yaygındır. Bir kişi anoreksiya (yeme bozukluğu) yaşayabilir. Sonuç olarak, lösemi hastaları sıklıkla kilo verir.

Kişi ani gece terlemeleri ile uyanabilir. Bununla birlikte, çabuk geçmeyen ve genellikle yüksek ateşin eşlik ettiği enfeksiyonların ortaya çıkması muhtemeldir. Ayrıca kemik ve eklem ağrıları, lenf düğümlerinde büyüme (genellikle boyun ve koltuk altlarında), diş etlerinde ve midede şişlik gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Çoğu durumda, bu tür semptomlar akut lösemi başlangıcının bir işaretidir ve hastanın kısa sürede tedavi edilmesi gerekir.

 

Löseminin Evreleri Nelerdir?

Löseminin vücutta ne düzeyde ilerlediğini bulmak için kişinin semptomları ve hasarın meydana geldiği bölge analiz edilir. Hastalığın evresini belirlemek için göğüs röntgeni çekilir, kaburgalar ve akciğerler incelenir. dolayısıyla bilgisayarlı tomografi ve MR gibi görüntüleme yöntemleri sıklıkla kullanılmaktadır.

Akciğerlere ek olarak vücudun diğer kısımları da incelenebilir. Bu evrelerden sonra genellikle hastalığın evresini belirlemek için yeterli veri bulunur. Lösemi evrelerinin genel özellikleri aşağıda verilmiştir:

Aşama 0: Bu aşamada ciddi bir semptom görülmez. Semptomlar genellikle rastgele ortaya çıkar. Kan ve kemikteki mutlak lenfosit sayısında kısmi bir artış vardır.

Aşama 1: Bir önceki aşamaya kıyasla mutlak lenfosit sayısı artmıştır. Bu aşamada lenf düğümleri büyür ve gelişir.

Aşama 2: Lenf bezlerinin yanı sıra vücudun diğer bölgelerinde de belirtiler ortaya çıkar. En belirgin semptom genişlemiş bir dalaktır.

Aşama 3: Anemi belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bu durum kişide ciddi halsizlik, yorgunluk ve bitkinliğe neden olabilir.

Aşama 4: Trombosit sayısında azalmalar görülür.

 

Lösemi Tanısı Nasıl Konur?

Lösemi teşhisi koymak oldukça zor bir süreçtir. Çünkü basit bir fizik muayene yerine birçok farklı uygulamaya ve laboratuvar testlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalığın evresini ve türünü belirlemenin tek yolu budur. İlk aşamada kişi fiziksel olarak muayene edilir. Bu muayene ile insan vücudunda anemi belirtileri bulunmaya çalışılır.

Ayrıca lenf düğümleri, karaciğer ve dalak gibi organlarda genişleme olup olmadığı kontrol edilir. Fizik muayeneden sonra kişiye çeşitli laboratuvar tetkikleri yapılır. Laboratuvarda; kan sayımı, karaciğer testleri ve benzeri testler yapılır. Kişinin kemik iliğinden bir örnek de alınabilir.

Ayrıca lösemili hastalarda miyeloidden şüphelenildiğinde, kan hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasını sağlayan BCR-ABL genini belirlemek için çeşitli genetik testler yapılabilir.

 

Lösemi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Lösemi tedavisi çok ciddi bir iyileşme sürecini içerir. Tedavi sürecine birçok farklı alandan doktorlar katılmaktadır. Bu işlemler tam donanımlı bir hastanede yapılmalıdır. Lösemi günümüzde geliştirilen tedavi yöntemleri ile tedavi edilebilen bir hastalıktır. Lösemi tedavi yöntemleri arasında kemoterapi en yaygın olarak kullanılan yöntemdir.

Kemoterapi sürecinde kişi düzenli ilaç alır ve bu süreç yaklaşık 2 yıl sürer. Kemoterapiye ek olarak radyoterapi de aynı anda yapılabilir. Ancak kemik iliği nakli de iyi bir tedavi seçeneğidir.

Tedavi süreci kişinin sahip olduğu lösemi tipine göre değişir. Kronik lösemili kişilerde hastalığın seyri daha yavaştır. Genellikle bu hastalar destek tedavisi uygulanır. İleri evredeki hastalara sahip oldukları lösemi evresi için ilaçlar verilir. Akut lösemili kişiler destek tedavisi yerine doğrudan hedefe yönelik tedavi alırlar.

Resim Parentingupstream tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>