Besinler – Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin Serdaro.com - Sağlıklı Yaşam rehberi Thu, 01 Sep 2022 12:32:43 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.2 /wp-content/uploads/2020/11/cropped-android-chrome-192x192-1-32x32.png Besinler – Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin 32 32 Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları /cikolatanin-hic-bilinmeyen-faydalari/ Thu, 01 Sep 2022 12:32:43 +0000 /?p=3561 Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları Sütlü, bitter, antep fıstıklı, fındıklı, beyaz çikolatalı… Ve daha akla gelmeyen pek çok farklı çeşidi bulunan, en çok sevilen yiyeceklerin başında geliyor çikolata. Fakat buna rağmen pek çok...

The post Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları

Sütlü, bitter, antep fıstıklı, fındıklı, beyaz çikolatalı… Ve daha akla gelmeyen pek çok farklı çeşidi bulunan, en çok sevilen yiyeceklerin başında geliyor çikolata. Fakat buna rağmen pek çok kişinin, kilo aldırdığı düşüncesiyle, biraz tedirgin olarak tükettiği bir ürün. Buna rağmen; tüketildiği zaman, beyinde en fazla salgılanan hormonlardan olan ve mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin veya seretonin hormonlarının açığa çıkmasına neden oluyor. Aslında kararında ve ölçüyü kaçırmadan tüketildiğinde hiç akla gelmeyen ve pek fazla bilinmeyen faydaları da söz konusu. Peki çikolata hangi faydaları sağlıyor? İşte çikolatanın hiç bilinmeyen faydaları.

 

Yüksek Besin Değerine Sahip

Çikolatanın pek fazla bilinmeyen faydalarından ilki yüksek besin değerine sahip olmasıdır. Özellikle bitter çikolatanın oldukça yüksek besin değerine sahip olduğu, uzmanlar tarafından da belirtiliyor. Yüksek kakao oranına sahip olmasının yanında lif ve mineral açısından da zengin bir besin. Örneğin; 100 gram çikolatada 11 gram lif, g demir, � manganez, � bakır ve X magnezyum bulunuyor. Bu maddeler insan sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından son derece önemli. Bu nedenle ölçüyü kaçırmadan, düzenli olarak çikolata tüketimi bağışıklık sistemine olumlu yönde katkı sağlıyor.

Önemli Bir Antioksidan Kaynağı

Çikolatanın az bilinen faydalarından bir diğeri de önemli bir antioksidan kaynağı olmasıdır. Hatta çok yüksek oranda antioksidan içerdiği bilinen yaban mersini ve acai çileğinden bile daha fazla oranda antioksidan içeriyor. Çikolatanın içeriğinde bulunan ve önemli bir antioksidan türü olan flavonoid, hücrelere zarar veren serbest radikallerin durdurulmasına yardımcı oluyor.

 

Kalp Sağlığının Korunmasına Katkı Sağlar

Çikolatanın sağlık açısından faydalarından bir diğeri de kalp sağlığının korunmasına katkı sağlamasıdır. Çikolatada bulunan ve aynı zamanda antioksidan görevi de gören flavnonlar, kan basıncını düşürerek, kan dolaşımını dengeler. Bunun haricinde iyi huylu kolestrolü yükseltir ve kötü huylu kolestrolü düşürür. Magnezyum ve flavnonlar kalp atışını ve kalp ritmini düzenlemeye yardımcı olur.

Diyabet Riskini Azaltır

Bilindiği gibi; çağımızın en önemli hastalıklarından birisi de diyabet, yani halk arasında bilinen diğer adıyla şeker hastalığı. Yapılan araştırmalar; çikolatanın insülin duyarlılığını arttırarak, diyabet riskini en alt seviyeye indirdiğini gösteriyor. Burada da devreye giren flavnonlar nitrik oksit ismi verilen gazı meydana getirerek, insülin duyarlılığının kontrol altına alınmasına katkıda bulunuyor.

 

Stresi azaltır

Stres; hem insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor, hemde yaşam kalitesini düşürüyor. Finlandiya’da ki Helsinki Üniveritesinde yapılan araştırmada çikolatanın stresi azaltmada oldukça etkili olduğunu kanıtlıyor. Yine aynı üniversitede hamile kadınlar üzerinde yapılan bir araştırma, hamileliği boyunca düzenli olarak bitter çikolata tüketen kadınların, aynı dönemde hiç çikolata tüketmeyen kadınlara oranla çok daha mutlu ve rahat bir şekilde doğum yaptıkları ortaya çıkmıştır.

 

Kilo Kontrolü Sağlar

Özellikle; bitter çikolata, lif açısından en yoğun çikolata türlerinden birisidir. Uzmanlar; diyet yapan kişilere lif oranı yüksek gıdalar tüketmelerini önerirler. Bunun en önemli nedeni de lif oranı yüksek gıdalar tok tutma özelliğine de sahip olduğu için, mutlaka öneriliyor. Bu nedenle bitter çikolata yüksek lif içermesi sebebiyle, tok tutar. Böylece kilo kontrolünüzü de gerçekleştirebilirsiniz.

Cildi Korur

Çikolatanın cildi koruyucu özelliği; pek fazla bilinmeyen özelliklerinden birisidir. Daha önce olduğu gibi; burada da flavdoninler devreye girerek, cildi zararlı UV ışınlarından koruyor. Bu sayede cildinize zararlı olan ışınların teması engellenmiş oluyor. Bunun haricinde; atardamarların genişlemesine yardımcı olarak, cilde daha fazla kan gitmesine ve daha sağlıklı bir cilde kavuşmaya da katkı sağlıyor.

Daha Mutlu Hissettirir

Ve sıra geldi; çikolatanın en bilinen özelliğine. Bitter çikolata içeriğinde ki dört farklı hormon olan ve hepsi de “ mutluluk hormonu “ olarak adlandırılan kafein, seratonin, endorfin ve feniletalmin hormonlarının salgılanmasına destek olarak daha mutlu hissetmenizi sağlar. İnsanların çikolata yediklerinde kendilerini daha mutlu hissetme sebebi de tam olarak budur diyebiliriz.

 

Kalp Krizi Riskini Azaltır

Çikolatanın az bilinen faydalarından birisi de kalp krizi riskini azaltmasıdır. Bundan tam 11 yıl önce, yani 2011 yılında İsveç’te yapılan bir araştırma da haftada 45 gram ve üzerinde bitter çikolata tüketen bir insanın kalp krizi geçirme riskinin oranında daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır.

Görmeyi İyileştirir

2011 yılında İngiltere’deki Reading Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre; çikolatanın düzenli olarak tüketilmesi retinada ki kan akışını arttırarak, daha iyi görmeye yardımcı olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.

 

Zeka Seviyesini Yükseltir

Notthingam Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada; flavanoller bakımından zengin olan çikolatanın tüketilmesi, beyine daha fazla kan akışının sağlanmasına, böylece beyin fonksiyonlarının 2-3 kat daha sağlıklı ve düzgün çalışmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur.

 

Öksürüğün Azalmasına Yardımcı Olur

Çikolatanın içinde ki theobormine maddesi; öksürüğe yol açan vagus sinirlerinde ki hareketliliğin azalmasına yardımcı olur. Bu sayede öksürüğün de hafiflemesini sağlar.

 

İshal Hastalığının İyileşmesine Yardımcı Olur

Kakaoda bulunan flavanoidler protein ile birleştiğinde ince bağırsakta ki sıvı salınımını önemli ölçüde düzenler. Bu da bağırsakların daha sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. Böylece ishal hastalığının etkisi de önemli ölçüde azaltılmış olur. Bu nedenle çikolatanın ishal problemine de iyi geldiği uzmanlar tarafından belirtilen bir durumdur.

 

Resim 💙🌼💙 Julita 💙🌼💙 tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Çikolatanın Hiç Bilinmeyen Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Limonun Bilinmeyen 25 Faydası /limonun-bilinmeyen-25-faydasi/ Tue, 30 Aug 2022 11:43:12 +0000 /?p=3543 Limonun Bilinmeyen 25 Faydası Günlük hayatta yetişkin hemen hemen herkesin kullandığı limonun insan vücuduna ne kadar faydalı olduğunu biliyor muydunuz? Hele birde bayanların çayın yanında olmazsa olmazı olan limonun faydalarını 25 ayrı...

The post Limonun Bilinmeyen 25 Faydası appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Limonun Bilinmeyen 25 Faydası

Günlük hayatta yetişkin hemen hemen herkesin kullandığı limonun insan vücuduna ne kadar faydalı olduğunu biliyor muydunuz? Hele birde bayanların çayın yanında olmazsa olmazı olan limonun faydalarını 25 ayrı madde de sizler için araştırdık.

– İçerisinde bulunan asit sayesinde vücudunuzdaki enfeksiyonlarla savaşır.

– Kalp damar rahatsızlıkları, kalp krizi geçirenler, kanser gibi hastalıkları olanlar için vücudu koruyan bir antioksidandır.

– Tansiyon düşürmede oldukça etkilidir. İyi kolesterolü de artırır.

 

– Kolon, prostat ve göğüs kanseri hastalıklarını azaltan bir anti-kanserojen maddedir. Hücrelerdeki metabolizma sorunlarını bu madde sayesinde giderir ve bu sayede kanser oluşumunu engeller.

– Limon suyu cildinize parlaklık kazandırır ve daha genç görünmenizi sağlar.

– Limon suyunu bir bardak sıcak suya ekleyip içtiğinizde sindirim sistemi sorunlarınıza iyi gelir ve karaciğerinizi temizler.

– Limon kabuğunu güneşte kurutarak ve öğütülerek saçlara uygulandığında vücudunuzu serinletir ve baş ağrınızı alır.

– Vücudunuzda oluşan sivilcelere uygulandığında akneleri kurutur.

 

– Limon suyunu saçlarınıza uyguladığınızda saçlarınızın rengini açar ve cildinizi beyazlaştırır.

– Dilinizde iltihap var ise limon suyu sizin için en etkili ilaçtır.

– Kışın her insan soğuktan nasibini alır. Limon suyu soğuk algınlığına da iyi gelir.

– Limon suyu sizi uzun süre susuzluğunuzu giderir ve ishalleri de engeller.

– İdrar yollarınızda enfeksiyon var ise Limon sizin için en doğal ilaç olabilir.

 

– Limon aynı zamanda vücudunuza böcek yada sinek sokmasında ağrıyan yere sürüldüğünde panzehir görevi de yapar.

– Gastrit problemleri olanlar ve kolik ağrısı olanlara da etkili bir çözüm olur.

– Limon suyunun içerisine az bir miktarda Gliserin eklediğinizde cildinize iyi geldiğini biliyor muydunuz?

– Limon suyunu et ve balıkların üzerine sıktığınızda üzerindeki bakterileri öldürür. Sindirim sistemi sorununu da düzeltir.

– Bir bardak limon suyuna az biraz tuz bırakarak her sabah içtiğinizde kolesterolünüzü düşürür. Hatta sizleri zayıflatır.

– Sabahları bir bardak Limon suyu ile gargara yaparak Diş minesini güçlendirir, plaklarınızı temizler ve dişlerinizi de beyazlatır.

– Astım hastası iseniz günde bir kaşık limon suyu sizlere çok iyi gelecektir.

 

– Cildinizde kaşıntı var ise kaşınan bölgeye limon suyu uygulayınız, kaşıntınızı gidermede size iyi gelecektir.

– Sabahları limon suyu ile gargara yaparak boğaz enfeksiyonlarınızı rahatlatabilirsiniz.

– Saçlarınız kepekli yada yağlı ise limon suyu bu problemlerinizi gidermede sizlere yardımcı olacaktır.

– Limon suyunu yüzünüze uyguladığınızda yüzünüz deki kırışıklıkları gerginleştirir ve cildinizi canlandırır.

– Limon suyu kemik erimesi önler ve sizi diri tutmayı sağlar.

 

Resim Varintorn Kantawong tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Limonun Bilinmeyen 25 Faydası appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Balın Sağlığa Faydaları /balin-sagliga-faydalari/ Fri, 15 Apr 2022 18:02:11 +0000 /?p=3442   Balın Sağlığa Faydaları Bal, çok eski dönemlerde bile hem yiyecek hem de ilaç olarak görülmüştür. İçerisinde yararlı bitki bileşiklerinden bolca ihtiva eder ve sağlık açısından da faydalıdır. Tamamen boş kalori olan...

The post Balın Sağlığa Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
 

Balın Sağlığa Faydaları

Bal, çok eski dönemlerde bile hem yiyecek hem de ilaç olarak görülmüştür.

İçerisinde yararlı bitki bileşiklerinden bolca ihtiva eder ve sağlık açısından da faydalıdır. Tamamen boş kalori olan rafine şeker yerine kullanılırsa daha etkili olacaktır.

Bu yazımızda balın sağlığına en önemli katkılarının neler olduğundan bahsedeceğiz.

1. Önemli Besin Maddeleri İçerir

Bal, hepinizin bildiği gibi bal arıları tarafından üretilir. Akışkan ancak oldukça yoğun bir sıvıdır.

Arılar, etraflarından bulunan çiçekler üzerinden şeker bakımından zengin olan çiçek nektarları toplarlar.

Nektar, kovana girmesinden sonra arılarca defalarca tüketilir, sindirilir ve geri çıkarılır.

Tüm bu işlemlerden kalan ürün ise arılar için depolanmış gıda görevi görecek olan baldır. Kokusunda tadına ve rengine kadar her şey nektarın toplandığı çiçeğin türüne göre değişmektedir.

Bal oldukça tatlı bir yiyecektir çünkü 1 yemek kaşığında (ortalama 21 gram) 64 kalori ve 17 gram şeker bulunur, buna früktoz, gl,koz, maltoz ve sukroz da dahildir. İçeriğinde lif, yağ ya da protein neredeyse hiç bulunmamaktadır.

Aynı zamanda birkaç mineral ve vitamin de içermektedir ancak günlük tavsiye edilen miktarın % 1’inden daha azdır. Bununla gereksinimlerinizi karşılamaya çalışmak için birkaç kilodan fazla bal tüketmeniz gerekebilir.

Bal biyoaktif bitki bileşikleri ve antioksidan içeriği ile daha çok önem taşımaktadır. Rengi ne kadar koyu olursa genel olarak bu içeriklerin oranı da daha fazla olacaktır.

Özet

Bal, arıların çiçeklerden topladığı nektar ile ürettikleri yoğun ve tatlı bir sıvıdır. Vitamin ve mineral değerleri düşüktür ancak önemli bitki bileşikleri ve antioksindanlar taşımaktadır.

 

2. Yüksek Kaliteli Bal Antioksidan Zenginidir

Yüksek kaliteli bal ayrıca antioksidanlar bakımından da zengin demektir. Bu antioksidanlar flavonoidler, fenolik bileşikler ve organik asitlerdir.

Bilim adamlarına göre baliın antioksidan gücü, tüm bu bileşiklerin ortaya koyduğu kombinasyondan kaynaklanmaktadır.

Yapılmış iki farklı çalışmaya göre kara buğday balı, kandaki antioksidan değerlerini artırmaktadır.

Antioksidanlar ise kalp krizi, felç ya da bazı kanser türlerine dair riski azaltması açısından önemlidir. Bunun yanında göz sağlığını da geliştirebilmektedir.

Özet

Bal, içeriğindeki farklı maddelerin kombinasyonu sayesinde etkili bir antioksidan özelliği taşımaktadır.

3. Şeker Hastaları İçin Şekerden Daha Az Zararlıdır

Balın diyabetle arasındaki ilişkiye dair kanıtlar biraz karışık görünmektedir.

Aslında bal, tip 2 diyabet hastalarında sık şekilde görülen kalp hastalıkları riskini azaltabilecek özelliklere sahiptir.

Mesela, “kötü” LDL kolesterol ile trigliserid seviyelerini ve iltihabı düşürmekte ve “iyi” HDL kolesterolü ise artırmaktadır.

Ancak diğer taraftan, bazı araştırma sonuçlarına göre de kan şekeri seviyelerini rafine şeker kadar olmasa da yükseltmektedir.

Bu sonuçlara göre bal şeker hastaları için rafine şekerden daha az zararlıdır. Ancak yine de dikkatli tüketilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Temel olarak diyabetli kişilerin tüm yüksek karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durmaları daha sağlıklı olacaktır.

Balın farklı türlere sahip bir yiyecektir. Unutulmaması gereken ise balın saflığını bozmak suç olmasına rağmen oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.

Özet

Yapılan bazı araştırmaların sonuçlarına göre bal, diyabet hastalrında kalp hastalıkları risklerini düşüren özellikler göstermektedir. Ancak farklı bazı araştırmalara göre ise kan şekeri seviyelerini yükseltmektedir. Rafine şekerden daha sağlıklı olsa da diyabet hastaları için sağlıklı kabul edilmez.

 

4. Antioksidanlarla Kan Basıncının Düşmesine Yardım Eder

Kan basıncı, kalp rahatsızlıklarına sebep olan önemli bir risk faktörüdür. Bal ise bunun düşmesine yardım edebilmektedir.

Bunun temel nedeni ise düşük kan basıncı ile ilişkili olan antioksidanlardır içermesidir.

Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan araştırmaların sonuçlarına göre bal tüketimi sonucu, kan basıncında az da olsa düşmeler gözlenmiştir.


Özet

Bal tüketimi, araştırma sonuçlarına göre kan basıncında düşük oranda düşüşlere yol açabilmektedir.

5. Kolesterolü İyileştirmeye de Yardımcı Olmaktadır

Yüksek seviyedeki LDL kolesterol kalp hastalıkları için önemli bir risk kaynağıdır.

Bu kolesterol tipi, atardamarlarda yağ brikimi olan ateorskleroza neden olarak kalp krizi ya da felce yol açabilmektedir.

Ancak yapılmış birkaç araştırmanın sonuçlarına göre bal, kolesterol seviyelerinizin iyileşmesine olumlu etkiler yapabilmektedir.

Bal “kötü” LDL kolesterolün düşmesine yardım ederken, diğer taraftan da “iyi” HDL kolesterolü önemli ölçüde yükseltebilmektedir.

Bal ile sofra şekerini karşılaştıran ve 55 hastanın katıldığı bir araştırma sonucuna göre bal, LDL’de % 6’ya yakın bir düşüş yaratırken HDL’de ise % 3,3’lük bir artışa neden olmuştur. Ayrıca %1.3 de olsa kilo kaybı yaşanmasını sağlamıştır.

Özet

Bal kolesterol seviyelerinde olumlu etkilere sahip görünmektedir. “İyi” HDL kolesterolü yükseltebilirken, “kötü” LDL kolesterolü ise düşürebilmektedir.

 

6. Trigliserid Seviyesini Düşürebilir

Kalp rahatsızlıklarına neden olabilen risklerden biri de kandaki trigliserid adı verilen yağ bileşeni seviyesinin yüksekliğidir.

Trigliserid, tip 2 diyabetin temel nedenlerinden biri olan insülin direnci ile de ilişkilidir.

Trigliserit seviyesi, şekerin ve rafine karbonhidratın bolca tüketilmesi ile artış göstermektedir.

Ancak yapılan bazı araştırmalara göre düzenli bal tüketimi, özellikle de şeker yerine bal kullanımı trigliserid seviyesinin düşmesinde etkili görünmektedir.

Hatta bal ve şekerin etkilerinin karşılaştırıldığı bir araştırmadan elde edilen verilere göre bal kullanımının olduğu grubun trigliserid seviyesi % 11 ile 19 arasında daha düşük olarak gözlenmiştir.

Özet

Yüksek trigliserid seviyesi kalp rahatsızlıkları ve tip 2 diyabet geliştirilmesi gibi durumlara neden olabilmektedir. Yapılan birkaç araştırma sonucuna göre ise balın şeker yerine kullanılması ile trigliserid seviyesi düşebilmektedir.

7. Baldaki Antioksidanlar Kalp Sağlığı Üzerindeki Farklı Olumlu Etkiler Gösterir

Bal fenol ve diğer antioksidan bileşikler açısından oldukça zengindir. Bu antioksidanlar ile kalp hastalıkları riskinin azalması arasında olumlu bir ilişki bulunmaktadır.

Balda yer alan antioksidanlar, atardamarlarınızın genişlemesine ve böylece kan akışınızın artmasına neden olabilmektedirler. Bunun yanı sıra kalp krizi ve felce sebep olabilecek olan kanda pıhtı oluşumunu önlemekte de etkili olabilmektedirler.

Hayvanlarda yapılan bir araştırma sonucuna göre bal, oksidatif stresin kalp üzerindeki etkilerinden korunmaya yardım edebilmektedir.

Aslında balın kalp sağlığı üzerinde etkilerine dair uzun süreli çalışmalar bulunmamaktadır. Bu tip çalışmaların artması daha kesin bilgilere ulaşılmasını sağlayacaktır.

Özet

Baldaki antioksidanlar, kalbinize artan kan akışı ve azalmış kan pıhtısı oluşumu riski dahil olmak üzere kalp sağlığı üzerinde faydalı etkilerle ilişkilendirilmiştir.

 

8. Bal Yanıkların ve Yaraların İyileşmesine Yardım Eder

Bal çok eski çağlardan beri, hatta antik Mısır’dan beri yaraların ve yanıkların iyileştirilmesi amacıyla kullanılmıştır. Bu uygulama günümüzde de devam etmektedir.

Bu konu üzerinde yapılmış olan 26 adet farklı çalışmanın ortak sonucuna göre bal, ameliyat sonrasında enfekte olmuşbelirli ölçüdeki yaraların ve yanıkların tedavisinde etkili sonuçlar vermektedir.

Bal bunun haricinde, bir uzuv kesilmesine sebep olabilecek etkiler yapabilen diyabete bağlı ayak ülserine karşı da etkili olabilen bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapılan bir çalışmaya göre bal, yaraların tedavisinde % 44’ gibi bir başarı oranına sahiptir. Başka bir çalışmaya göre ise bal, diyabete bağlı ülserleri olan hastaların % 97’sini tedavi edebilmiştir.

Araştırmacılara göre balın antienflamatuar ve antibakteriyel etkileri ile birlikte bu sonuçların alınmasına neden olan bir diğer etkisi de yaranın çevresindeki dokuyu besleyebilmesidir.

Bunun haricinde bal, sedef ya da herpes gibi bazı cilt hastalıklarının tedavisine de yardım edebilmektedir.

Yanıkların tedavisinde özellikle manuka balı daha etkili olmaktadır.

Özet

Bal, cilde uygulanması ile yaraların ve yanıkların tedavisinde etkili olabilmektedir. Bazı cilt hastalıklarının tedavisinde de etkili olabilen bal özellikle diyabete bağlı ayak ülserlerinde etkili olmaktadır.

 

9. Çocuklarda Öksürüğün Bastırılmasına Yardım Eder

Üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmekte olan çocuklar için öksürük ciddi sorunlar yaratabilmektedir.

Bu enfeksiyonlar, çocuklar için olduğu kadar ebeveynleri için de uyku ve yaşam kalitelerini etkileyebilmektedir.

Ancak öksürüğün bastırılması için kullanılan ilaçlar her zaman etkili sonuçlar vermeyebilmekte ya da yan etkiler gösterebilmektedir. Bu noktada bal daha basit bir çözüm olarak ortaya çıkabilmekte ve kanıtlar da balın öksürüğün bastırılmasında çok etkili olduğunu göstermektedir.

Hatta yapılan bir çalışmaya göre bal, yaygın olan iki farklı öksürük ilacının etkilerine kıyasla daha iyi sonuçlar vermektedir.

Başka bir çalışma sonucuna göre ise bal öksürük belirtilerini azaltmakta ve öksürüğe bağlı olarak düşen uyku kalitesini çok daha fazla artırmaktadır.

Yine de, botulizm (ölüm riski taşıyan bir tür gıda zehirlenmesi) riskinden kaçınmak için 12 ayını doldurmamış çocuklara verilmemelidir.

Özet

1 yaş üzeri çocuklarda bal, doğal bir öksürük kesici işlevi görmekte ve buna bağlı olarak uyku ve yaşam kalitelerini artırmaktadır. Bazı araşmatıcalara göre ise öksürük şurubundan daha fazla etki gösterebilmektedir.

 

10. Lezzetli Olsa da Yüksek Kalori ve Şeker Bulundurur

Bal, şekere kıyasla daha lezzetli ve daha sağlıklı bir yiyecektir.

Ancak doğallığı bozulmakta, sahteciliği ise sıkça yapılmaktadır. Bu nedenle güvenilir ve kaliteli markalara yönelmeye çalışılmalıdır. Düşük kalite ürünlerde şurup kullanılmaktadır.

Ancak sağlığa etkilerine rağmen kalori ve şeker oranları yüksektir. Bu nedenle ölçülü bir şekilde kullanılmalıdır.

Baldan en fazla verim alabilme yöntemi ise rafine şeker yerine tatlandırıcı olarak kullanılmasıdır.

*Resim Steve Buissinne tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Balın Sağlığa Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Papatya Çayının Sağlığımıza İnanılmaz Faydaları /papatya-cayinin-sagligimiza-inanilmaz-faydalari/ Mon, 04 Apr 2022 13:01:08 +0000 /?p=3425 PAPATYA ÇAYININ SAĞLIĞIMIZA İNANILMAZ FAYDALARI *Papatya Çayı  Yapımı? *Papaya çayı önemli ölçüde antioksidan içerir. *Mide rahatsızlıklarınıza iyi gelebilir. * Papatya çayının uyku düzeni ve kalitesi üzerindeki olumlu etkileri *Papatya çayının sindirim sistemi...

The post Papatya Çayının Sağlığımıza İnanılmaz Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
PAPATYA ÇAYININ SAĞLIĞIMIZA İNANILMAZ FAYDALARI

*Papatya Çayı  Yapımı?

*Papaya çayı önemli ölçüde antioksidan içerir.

*Mide rahatsızlıklarınıza iyi gelebilir.

* Papatya çayının uyku düzeni ve kalitesi üzerindeki olumlu etkileri

*Papatya çayının sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileri 

*Papatya çayının belirli kanser türlerine karşı önemli bir koruyucu 

*Papatya çayının kan şekerini dengelemede önemli etkileri.

*Papatya çayının  kalp sağlığı üzerindeki önemli etkileri

*Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kış aylarında soğuk algınlığı grip ve nezle gibi hastalıklardan korur.

*Anksiyete ve depresyon etkilerini hafifletiyor

*Cilt sağlığını için önemli bir bitkidir.

*Cilt sağlığını için önemli bir bitkidir. 

*Kemik erimesini durdurma da etkilidir.

Papatya çayının yan etkileri var mıdır?

*Papatya gözlere zarar verebilir:

*Bazı hastalar ve emziren anneler dikkat: 

Papatya çayı, kendine özgü doğal tadıyla insan vücuduna çok  çeşitli faydalar  sağlayan son dönemlerin  önemli bir içeceğidir.  Belli mevsimlerde özellikle ilkbaharın son ayı olan mayıs ayında daha makbuldür. Papatya çiçeklerinin toplanıp ve bu çiçeklerin  kurutulması ile oluşturulan papatya çayı tam bir sağlık dostu. Ayrıca bu mükemmel çay  kafein içermez. Bu yönüyle  yeşil ve siyah çaya karşılık  olarak tavsiye  edilir. 

 

Papatya Çayı  Yapımı?

Papatya çayının  yapımı oldukça kolaydır.  Papatya çayı için gerekli   olan malzemeler; yarım litre kireçsiz  su (hazır su veya arıtılmış su)  2 veya 3 yemek kaşığı kurutulmuş papatya çiçeği. İlk olarak suyu iyice kaynatın ve biraz bekleyin. 2 dakika kadar,  daha sonra kurutulmuş papatya çiçeklerini  suyun içerisine ekleyin. Çayın 3 dakika demlenmesini  sağlayın ve ocaktan alın.  2 dakika kadar daha bekleyip  iyice papatya çiçeklerinin özü su ile karışsın. Ve  sonra çayı içmek için süzün.  Artık  çayınız içmeye hazır. Tercihe  bağlı olarak bu muhteşem çaya limon ve bal katabilirsiniz. Yine tercihinize bağlı olarak günde  2 fincan içebilirsiniz. Fazla tüketmek bulantıya neden olabilir.

 

*Papaya çayı önemli ölçüde antioksidan içerir.

Papatya çayının bu kadar önemli kılan, farklı türlerde antioksidanlar içermesinden  kaynaklanıyor. Bu antioksidanların insan sağlı üzerinde önemli faydaları var. Kalp hastalığı ve kanser gibi önemli hastalıklar  olmak üzere  hastalıklara  karşı yakalanma risklerini oldukça düşürüyor.  

 

Papatya çayının faydaları

 

*Papatya çayının uyku duzeni ve kalitesi üzerindeki olumlu etkileri

Papatya çayı, uyku kalitesini arttıran harika ve yapılması kolay  bir içecektir. Papatya çayının bu özelliği, çok eski çağlarda  tıp uygulamalarından biri olarak bilinmektedir. Papatyalar, beynimizde  uykusuzluğu azaltan ve uykuyu sağlayan bazı özel sinyallere sahiptir.  Papatya içinde fazla miktarda apigenin adı verilen bir antioksidan vardır. Apigenin en önemli özelliği ise  kronik uykusuzluğa çok iyi gelmektedir. Yeni doğum yapmış  yüz kadın denek  üzerinde yapılan bir çalışmada , kadın denekler  iki kısma ayrıldı ve birinci  gruba  iki hafta   düzenli olarak papatya çayı içirildi. Diğer gruptakilere ise  çay tüketmediler. İki hafta sonunda ki  ölçümlerde , papatya çayı tüketen gruptaki kadın denekler, bu çayı tüketmeyen diğer gruba göre; daha iyi  bir uykuya sahip olduklarını söylemiştir. Papatya çayı  uyku sorunlarına bağlı olarak ortaya çıkan     depresif etkileri azalttığı   ve fiziksel olarak daha dinç olduğu  saptanmıştır. Papatya çayı tüketimi bırakıldıktan sonra  yapılan ölçümlerde  ise  iki grup arasında bir fark  olmadığı gözlemlendi. Bu durum gösterdi  ki papatya çayının tüketmeye devam ettikçe etkisi sürdürdüğünü,  bırakıldıktan sonra  etkisini yitirdiği ortaya koyuldu.  Uzmanlar düzenli olarak papatya çayını tüketmeyi öneriyor. Başka bir çalışmada  otuz gün boyunca, günluk iki kez  200/ mg papatya özü tüketen denekler , gece vakti  daha az uyanık oldukları ve papatya  özü tüketmeyenler de ise  ortalama  olarak 20 dakika daha hızlı uykuya daldıkları  görülmüştür. Yapılan çalışmalarda ki mevcut bulgular epey umut verici bulunsa da,   eldeki veriler tam olarak bilimsel olarak kanıtlamaya yeterli değil.   Papatya çayının uyku üzerindeki ne denli etkili  ve  kaliteli uyku derecesini saptamak  için daha fazla  çalışmaya ve bilimsel  veriye ihtiyaç duyulmaktadır.  Uyku problemi olanlar uyumadan  önce  papatya çayı tüketilebilir, uykuya  dalmada daha çabuk  ve kolay uyanma konusunda  size yardımcı olabilir. 

 

* Papatya çayının sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileri 

 

Mide rahatsızlıklarınıza iyi gelebilir.

 Papatya çayı mide rahatsızlıklarının çözümünde yardımcı olmaktadır.  Gastrointestinal sisteme (sindirim sistemi ve bozuklukları) ve kaliteli bir uykuya  yardımcı olmaktadır. Bu  özellikleri öğrenenler papatya çayını mutfaklarından eksik etmiyorlar. Vücut sisteminde bağırsaklar,  ikinci beynimiz gibi kabul edilir. Bundan dolayı da,düzenli ve sağlıklı bir sindirim sistemi  sağlığımız   yönüyle son derece önemli  bir paya sahiptir. Papatya çayı, sık  olarak bulantıya   gaz problemlerine iyi gelmektedir. Bu muhteşem çay çeşitli sindirim  sistemi problemlerini tedavi etmek için  kullanılır.

Denekler üzerinde çalışmalar da ( yalnızca hayvanlar üzerinde denenmiş  çalışmalar) papatyaların belirli gastrointestinal( mide sorunları) hastalık risklerini azaltarak, daha sağlıklı bir sindirime ve mideyi rahatlatmaya  yardımcı olduğunu belirtmektedir. Araştırma da fareler üzerinde denenen farklı  çalışmada, papatya özünün ishale karşı etkili olduğunu ve ishale karşı koruyucu bir yapıya  sahip olduğu saptanmıştır.  Papatya özünün  bu yararı, yapısında bulunan  antienflamatuar özelliklerden dolayı olduğu  düşünülmektedir. Farelerde yapılan yine farklı bir çalışmada ise, papatya çayının ve özünün  mide ülserlerini önledigi ve ülserli mideyi rahatlatığı görüldü.  Papatya çayı mide asit oranını azaltarak, ülser gelişimine neden olan  Helicobacter Pylori bakterilerinin  büyümesini engelliyor. Papatya bitkisi mideye dost bir bitki fakat tek başına mide sorunlarını tedavi edebilir demek abartı olur. Yada bunu demek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

 

*Papatya çayının belirli kanser türlerine karşı önemli bir koruyucu

Papatya bitkisinin yapısında daha öncede belirtildiği gibi bir antioksidan  türü olan apigenin vardır.  Hücreler üzerinde yapılan  (laboraratuvar ortamında)  deneylerde apigeninin  değişik kanser türlerine karşı önemli bir koruyucu…. Bunlardan sindirim sistemi, göğüs, deri, prostat ve rahim kanseri…  Beş yüzün üzerinde  değneklerle  yapılan  çalışmada, haftada 2 ila 6 kez papatya çayı tüketenler , papatya çayı içmeyenlere göre tiroid kanserine yakalanma riskinin   daha az olduğu gözlemlenmiştir. 

 

* Papatya çayının kan şekerini dengelemede önemli görev yapıyor

Papatya çayını öğünlerde veya öğün aralarında tüketmek kan şekeri seviyesini normal düzeye düşürmede önemli bir bitkisel yöntemdir. Papatya çayında bulunan Antienflamatuvar( ödemi azaltan ) özellikleri ile kan şekeri seviyeleri (kronik olarak) ani yükseldiğinde ortaya çıkan pankreas hücre zararına karşı koruyucudur.  Pankreas vücudumuzdaki önemli görevi, kandaki şekeri düşürmekten sorumlu  bir hormundur.  vücudumuzda insülünu üretir. Diyabet( şeker)  hastalığında, sağlıklı bir yaşam için son derece nemli olan bir organdır.

Altmış üzerinde  diyabetik( şeker)  hastası üzerinde yapılan bir çalışmada, denekler , sekiz haftalık bir program düzenlenmiş.  Günlük denklere   su veya papatya çayı içilmiştir. 8 haftalık  çalışma programı sonunun da, papatya çayı içenlerin ortalama olarak kan şekeri seviyeleri su tüketenlere göre daha düşük  seviyede olduğu görülmüştür.  İnsan çalışmaları dışında hayvanlar üzerinde yapılan   çalışmalarda da papatya çayı içenlerin açlık kan şekerini  önemli ölçüde azalttığını ve  öğün ve ara öğünler sonrası kan şekeri seviyesinin ani artışlarını da  durdurduğu gözlemlenmiştir. Papatya çayının kan şekerinin düzenlemeleri  etkisi  ile ilgili bulguların  çoğu hayvanlar üzerinden  elde edilen sonuçlardan elde edilmiştir. Bu çalışmalar ileride insan sağlığına yönelik bulguları  umut vericidir.

 

* Papatya çayının  kalp sağlığı üzerindeki önemli etkileri

Kan basıncında ki artışlar (tansiyon) ve kolesterol, kalp hastalıkları üzerinde önemli belirtilerindendir. Papatya bitkisinin   yapısında  çok  sayıda  bulunan ve iyi bir antioksidan olan flavonoid  ne şekilde etkilediği araştırılmıştır. Atmışın üzerinde diyabetik (şeker)  hastası üzerinde  yapılan araştırmalarda  yemekten sonra papatya çayı tüketenlerin  toplam kolesterol, trigliserit ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol seviyelerinde, su içenlere göre önemli ölçüde  düzelmeler  olduğu kayda geçmiştir.  Papatya çayının tüketenler kalp sağlığını üzerindeki çalışmalar sürmektedir.  Patya çayının kalp sağlığı üzerindeki önemli etkilerini ispatlamak için daha fazla çalışma  yapılması gerekiyor.  Sağlıklı bir kalp için düzenli olarak tüketmeyi Unutmayın.   

 

*Papatya çayının diğer önemli faydaları:

Uyarı  papatya çayının  aşağıdaki anlatılan sağlık açısından yararları bilimsel yöntemlere dayanmamaktadır. Papatya çayını tüketmenin  herhangi bir sağlık problemi oluşturacağı yönünde bir görüş de bildirilmemiştir.  

 

*Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kış aylarında soğuk algınlığına karşı (grip ve nezle) ) iyi bir koruyucudur

Papatya çayı  halk arasında  tedavilerde tavsiye  edilen önemli bitkisel bir çaydır. Mevsim geçişlerinde ve kış aylarında  soğuk algınlığına bağlı rahatsızlıkları önlemek  için papatya çayı içilmesi tavsiye edilir. Ayrıca bu muhteşem bitki, soğuk algınlığını  çok çabuk iyileştirdiğine inanılıyor. Nefes açması yönüyle hastaları rahatlatmaktadır. Papatya çayını içen bazı  hastalar boğaz ağrılarına karşı iyi  geldiğini ve ağrının şiddetini hafifleştirdiğini  belirtmişlerdir. 

 

*Anksiyete ve depresyon etkilerini hafifletiyor:

Papatya özünün anksiyete(kaygı) ve depresyona karşı sakinleştirici özelliğine dair bulgular mevcuttur.  Kaygı ve depresyonun şiddetini azaltır.   Günlük düzenli olarak tuketilen papatya çayı rahat bir gün geçirme de etkili bir yöntemdir. 

 

*Cilt sağlığını için önemli bir bitkidir 

Günümüzde bir çok Sabun, losyon ve   kremler gibi kozmetik ürünler papatya özü  barındırıyor  Bu tarz  ürünlerin nemlendirici yanında ciltteki oluşan  iltihapları azaltır. Cildi önemli şekilde  onarıcıdır 

 

*Kemik erimesini durdurma da etkilidir.

Bazı uzmanlara göre papatya çayını tüketenler osteoporoz( kemik erimesi) gibi durumlara yol açan nedenleri  ve kemik kaybını  önlemede  etkili olduğu  üzerinde duruyor.  Fakat bilimsel çalışma bu yönde çok azdır. Uzmanlar çalışmalarını geliştirdikçe daha ne elimize veriler  geçecektir.  

 

*Papatya çayının yan etkileri var mıdır?

Papatya çayı içmek herhangi bir zararı yoktur. Çoğu insan gönül rahatlığı ile tüketebilir. Şu ana kadar bilimsel  çalışmalarda   sağlık açısından  bir  risk teşkil etmediği yönünde.  Fakat papatya ailesine bağlı olan (yakup otu ve krizantem ) bitkilere karşı  alerjisi olan kişilerde , papatya çayı da alerji oluşturabilir. 

*Papatya gözlere zarar verebilir:

Papatya içeren bazı kozmetik ürünler, göz ile direkt  temas ederse  gözde yanmalara ve kızarıklara  yol   açabilir.  

 

*Bazı hastalar ve emziren anneler dikkat: 

Küçük çocuklarda, hamile veya emziren kadınlarda doktorlar  bitki çaylarını  tüketirken genel olarak dikkatli olmaları gerektiğini tavsiye ederler. Bu durum  kritik dönemler ve bebeklerin sağlığı düşünülerek tavsiye ediliyor.  Karaciğer ve böbrek hastalığı olan  kişilerde  dikkatli olmalılar. Tüketmeden Doktora mutlaka danışılmalıdır. Hatırlatmakta yarar var. Papatya çayının sağlığa zararlı olduğu hakkında  herhangi bilimsel bulgu yoktur. .

*Bild Congerdesign durch PixabayHochgeladen auf

The post Papatya Çayının Sağlığımıza İnanılmaz Faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Semiz Otu Mucizesi ve faydaları /semizlik-otu-mucizesi-ve-faydalari/ Mon, 04 Apr 2022 12:52:53 +0000 /?p=3415 SEMİZLİK OTUNUN SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ Semiz otu  Semiz otunun kökeni  Semiz otu  yiyecek olarak  nasıl değerlendirilebilir? Semiz otunun içerdiği vitaminler Semiz otu ve faydaları 1-Kan dolaşımını hızlandırır kan hücrelerinin üretimini sağlar Semiz otu...

The post Semiz Otu Mucizesi ve faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
SEMİZLİK OTUNUN SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ

Semiz otu 

Semiz otunun kökeni 

Semiz otu  yiyecek olarak  nasıl değerlendirilebilir?

Semiz otunun içerdiği vitaminler

Semiz otu ve faydaları

1-Kan dolaşımını hızlandırır kan hücrelerinin üretimini sağlar Semiz otu

2-Saç ve saç problemlerine karşı Semiz otu

3-Cilt dostu Semiz otu

4- Kilo ile savaşır Semiz otu

5- Göz sağlığı için Semiz otu

6- Kalp dostu Semiz otu

7- Böbreklerdeki kum ve taş düşmanı Semiz otu

8- Mide dostu Semiz otu

 Semiz otu diğer adıyla pir pirim kültürümüzde çok eskiden beri var olan bir bitkidir. Türklerin ilk yazılı eseri olan Orhun Yazıtlarında Semiz otu  pir pirim olarak geçiyor. Semiz otunun kültürümüzle tanışıklığı epey bir geçmişe dayanıyor. Koyu yeşil rengi, yuvarlaksı yaprakları ile dikkati çeker. Bu değerli bitkinin yapraklarından salata yapılır. Hem yaprakları hem de gözdesi kullanılarak yemeği yapılabilir. Semiz otunun birçok farklı şekilde yapım tekniği de mevcuttur. Sade tüketildiği gibi başka besinlerle birlikte tüketilebilir. 

Semiz otunun kökeni 

 Nemli iklim bölgelerini sever.  Bu bitki köken olarak muson iklimi bitkisidir. Kesin olmamakla beraber, dünyaya Hindistan’dan yayıldığı düşünülmektedir.

Semiz otu  yiyecek olarak  nasıl değerlendirilebilir?

    Semiz otu yetiştirmek çok kolaydır. Çevrede birçok yerde görebilirsiniz. Kendiliğinden yetişir. Sulanabilen birçok yerde kendiliğinden çıkabilir. Semiz otunun sağlık açısından  önemi her geçen gün bu bitkiyi daha da önemli hale getirmiştir. Harika etkilerinden  dolayı günümüzde 

ekonomik değeri artmış ve özel olarak birçok yerde  yetiştirilmesi başlanmıştır. Fakat imkanınız varsa kendiniz yetiştirin, yabani  (doğal) olanı tercih edin.  En güzeli bahçeniz  varsa bir köşede   siz yetiştirin. Anadolu’da mutfaklarda hem yemeği,  hem de salatası yapılıyor.  Pir pirim bitkisi,  bahçeye  bir kez ekilmesi yeterli. Bu bitki komşunun  bahçesinden rüzgar yoluyla sizin  bahçenizi de  geçiş yapabilir. Bu kadar arsız Semiz otu, keşke bu kadar yararı  olan, bitkilerin hepsi böyle olsa.

 Semizotunun salatası, bilinen en eski yapım şekli…  En çok beğenilen ve  tüketilen tarzıdır Semiz otunun.  Salatada genellikle yaprakları tercih ediliyor. Yapım şekline gelince, yapraklar, dallarından ayrılır. Dilerseniz dalları ile  yaprakları birlikte kullanabilirsiniz. Dallar kullanacaksanız ince ince kıyın.Kasenin içine semizotunu koyun, üzerine yoğurt ve limon suyu ekleyin. Limon suyu karıştırılmasında   kolaylık  olacaktır. Sonra  bir güzel karıştırın. Vitamin deposu hazır. Afiyet olsun. Hem kolay, hem doyurucu, hem de kilo aldırmıyor. Mükemmel bir öğün olduğu gibi yemeklerin yanında da tercih  edebilirsiniz. Salatınızı daha da zenginleştirmek isterseniz zeytinyağı, sarımsak ve pul biber de ekleyebilirsiniz.

   Semiz otu yemeği, Salatası kadar yemeği de çok meşhurdur. Hafif sağlıklı bir yemek.Semizotunun yapraklarını saplarından ayırın,sapları  küçük küçük doğrayın.  Bu arada bir not, metaller sebzelerin besin değerinin  düşürmektedir.  Dileyenler,  elleri ile bu  işlemi yapabilirler. Zeytinyağını  tencerenin içine  koyun. Şimdi yemeğinizi lezzet katsın diye soğan ekliyoruz. Soğanı  ince ince doğrayın ve ateşte   pembeleşinceye kadar kızartın. Üzerine salça ve  domates eklendikten sonra  bir süre böyle ateşte kavrulması bekleyin. En sonunda  Semiz otu ekleyin. Yemeğin durumuna  göre su eklenebilir.  Tencerenin ağzı kapatın. 15 ile 20 dakika içinde yemeğiniz hazır.  Tercihinize bağlı olarak yemeğin içine sucuk, pastırma eklenebilir. Bol baharatlı da yapabilirsiniz. Afiyet olsun. İnternete semizotunun daha farklı birçok tarzda yapım şekli var. Dilerseniz onlardan da faydalanabilirsiniz.

Semiz otunun içerdiği vitaminler

    Semiz otu tek başına bir süper kahraman gibi… Güçlü bir antioksidan kaynağı, bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenler sık sık tüketebilir. Ayrıca içerisinde önemli zengin vitaminler bulunduruyor. A,B,C ve E vitaminleri,  Semiz otunun yapısında bolca bulunuyor.Ayrıca Semiz otu,önemli kalsiyum, potasyum ve demir kaynağı…

Semiz otu ve faydaları

    Yemeklerin, salataların  yanında da meze  olarak da semizotu sıkça tüketilir. Toplama mevsimi onlara ilkbahar ve yaz ayları oldukça idealdir. Kalorisi düşük olduğu için korkmadan bol bol tüketilebilirsiniz. Mayhoş tadıyla sofralarımızın şifa deposudur. Birçok rahatsızlığa iyi gelen Semiz otu  sağlıklı beslenmek isteyenler için zahmetsiz bir besin kaynağı… Sağlıklı bir yaşam için, sağlıklı beslenmek  önemli bir kaide… Semiz otu hem çok sağlıklı,  bir o kadar da mineral ve vitamin deposu. Böyle olunca  ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerimizde    sofralarımızdan eksik edilmiyor.

Kan dolaşımını hızlandırır kan hücrelerinin üretimini sağlar Semiz otu

    Semizotunun içerisinde potasyum, demir ve bakır mineralleri oldukça fazladır. Demir ve bakır mineralleri kan oluşumunda çok önemli bir faktöre sahiptir.  Yabani (zirai özel yetiştirme) semiz otlarını çok tüketmek kansızlığa çok iyi gelir ve vücudun direncini   artırır. Kana verdiği oksijen sayesinde kanın akışkanlığı hızlandırır.

Saç ve saç problemlerine karşı Semiz otu

    Demir ve bakır saç sağlığı için çok önemli iki mineraldir. Saçın daha çabuk uzamasını sağlar,  kırılganlığı önler. Saç dökülmesi sorunu yaşayanların bol bol  tüketilmesi gerektiğini Uzmanlar belirtiyor. Çok paralar  verilerek saça gerekli olan vitaminleri sağlamaya çalışıyoruz. Halbuki sağlık yanı başımızda saklı hem de doğal yollardan. Sadece biraz araştırmak gerekiyor.

Cilt dostu Semiz otu

   Cildi canlandırır, içerisinde bulundurduğu omegalar sayesinde cildi daha iyi besler. Cild daha sağlıklı ve daha parlak görünümüne sahip olur. Gün içerisinde yaşanan erken yorgunluk hissi, solgunluk, cansızlık gibi istenmeyen durumların önüne geçer.  Vücudumuzun düşman olan ve birçok hastalığı tetikleyen strese karşı da vücut dinginliği sağlar. Gerginliği azaltır. İçerisinde bulunan antioksidan sayesinde hem bağışıklık sistemini güçlendirir. Hem de ciltte oluşan sivilceler karşı savaşır. Yaraların ve sivilcelerin daha çabuk iyileşmesini sağlar.

Kilo ile savaşır Semiz otu

    Semiz otunun kalori oranı oldukça düşüktür. Zengin vitamin ve mineral kaynağı.   Lifli bir yapıya sahip olması sayesinde daha sağlıklı beslenmeyi sağlar ve  daha çabuk  doyulur. Acıkmayı  geciktirir.  Çok tükettiniz de  dahi şişkinlik ve kilo yapmaz. Semiz otu tüketerek  hem formda kalırsınız hem de fazlalıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Sadece bunu günde bir kez yapmanızı yeterli olacağını belirtiyor uzmanlar. Ara öğünlerde de tüketebilirsiniz.

Göz sağlığı için Semiz otu

 Gözlerimiz her şeyimiz. Semiz otu  göz sağlığı için önemli bitkisel bir  destektir. Zengin A vitaminine sahip,   A vitamini gece görüşü için çok önemlidir. Göz hücrelerini besler. Katarakt rahatsızlığına da çok iyi gelir.  Yaşlanma ile birlikte gözlerde yaşanacak problemlerin önüne geçer. 

Kalp dostu Semiz otu

   Kalp dostu, doğal  zengin içeriği ile  kalbimize  önemli bir destek. Uzmanların ısrarla tüketilmesi gerektiği besinlerden arasında. Kalp sağlığını korumak ve varsa kalp ilgili bir rahatsızlık durumunda   haftada birkaç kez tüketilmesi gerekiyor. Semiz otu  kalbi yormuyor.   Kalbi  koruma altına altına  alıyor. Semizotu önemli omega-3 kaynağıdır. Omega-3 ler ise kalbinize destek doğal minerallerdir. 

 

Böbreklerdeki kum ve taş düşmanı Semiz otu

   Böbreklerde bulunan kum ve taşlar çok canımızı  yakar. Taşların hafif  oynaması tüm hayatımızı altüst eder.  Bu taşların ağrısını  bilenler daha iyi anlayacaktır. Semizotunun idrar söktürücü özelliği, böbreklerin temizlenmesinde  oldukça yardımcı olur. Vücudu temizleyerek, daha iyi çalışmasını sağlar.

Mide dostu Semiz otu

   Mideyi yormayan, kolayca  hazmedilen mide dostu bir bitki. Mide rahatsızlıkları kolay iyileşmeyen, hep dikkatli yaşamak zorunda bırakan önemli bir rahatsızlık.  Uzmanlar  midede bulunan ülser ve gastrit   rahatsızlıkları dikkat edilmezse çok ciddi sorunlara yol açabilir.  Bu hastalığa karşı oldukça etkili  Semiz otu, yaraları iyileştirme  özelliği sayesinde, midede bulunan yaraların kurutulmasında önemli bir etkiye  sahip. Özellikle aç karnına tüketilen Semiz otu  mideyi rahatlatır, günün rahat geçmesini sağlar. 

Kansere karşı Semiz otu

     A ve  C vitaminleri bakımından çok zengin olan Semiz otu, bazı kanser türlerine karşı  etkili olduğunu, bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yapısında  bulunan antioksidanlar akciğer ve ağız kanserine karşı büyük faydalarının  olduğu  ve kanserin yayılmasını   önlediği araştırmalar sonucu  ortaya koyulmuştur.

Kas ve kemikleri güçlendirir Semiz otu

  Yaşın ilerlemesi ile birlikte kemiklerimizin  ve kaslarımızın gücünde azalmalar meydana gelir. Özellikle kadınlarda kemik erimesi daha  fazla görülür. Semiz otu  ile yoğurt  birlikte tüketildiğinde kemikleri güçlendirir. Kasların korunması ve güçlendirilmesi  açısından Semiz otu,yoğurt ikilisi harika etkiler ortaya çıkartır. Bu etkilerin görülebilmesi düzenli tüketmek gerekiyor.

Şeker hastalarının en büyük yardımcısı Semiz otu

   Şeker hastalığına yakalanmamak için   semizliğin  hem salatası,  hem de yemeğini tüketenler hastalığa   karşı kendini korumuş olur. Bu harika   bitki içerisindeki lif oranının yüksekliği sayesinde midede rahat bir şekilde hazmedilir. Mide de semizotunun hazmedilmesi esnasında insülin kullanmaz,  veya insülin kullanımının çok az miktarda kullanılır.  Fazla tüketilse  dahi  kan şekerini   yükseltilmesinde etkili olmaz.

Kan basıncının dengelenmesini Semiz otu

Kan basıncını dengeler ve kötü kolesterolü düşürür 

Arı ve yılan sokmalarına karşı Semiz otu

    Semiz otunun içindeki A vitamini arı ve yılan sokmalarında oluşan acı ve şişlikler için kullanılan önemli bir bitki.  Yazın sık sık yaşadığımız arı sormaları Semiz otu sürüldüğünde hem şişliği indiriyor, hem de acıyı azaltıyor. 

Mikrop ve bakterilere karşı Semiz otu

Semiz otu tüm vücutta kol gezen ve vücudu  zayıf düşüren  bakteri  ve mikroplara karşı vücudumuzu koruma altına alır.  Sağlığımızı korumak için dışarıdan bazen  takviye ürünler alıyoruz. Çoğu zaman bu ürünler doğal olmayan ürünler. Özellikle uzmanların tavsiyesi ile kullandığımız omega- 3 ler. Semiz otu içinde omega-3 oldukça yüksek oranda bulunuyor. Omega-3 ler başta Alzheimer olmak üzere birçok hastalığa iyi geliyor. Zengin antioksidan özelliği ile bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Kışın gelmesiyle birlikte hepimizin maruz kaldığı hastalıklar nezle, grip, boğaz ağrısı  vb…Semiz otu tamda bu hastalıklara  karşı savaşmak için  vücudumuzun istediği vitamin ve minareleri barındırıyor. Kışın kullanmak için kurutulabilir, yada derin donduruculara  koyarak kışın tüketebilirsiniz.

Sağlık kendimizi korumakla başlıyor

Semiz otu bin bir derde deva. Yaratıcı doğada  hastalıklara karşı çareyi sunmuş bizlere.  Doğada insanlara karşı çok cömert.  Birazcık araştırmak, okumak aslında hastalık gelmeden önlem alarak kendimizi koruyabiliriz. Unutmamalıyız hastalıklara  karşı tedaviyi ancak uzmanlar sunabilir ve uzmanlar tedavi edebilir. Evimizde hastalığa karşı önlem alabiliriz.  Uzmanların tavsiye etti ilaçların yanında takviye aracı  olarak kullanılabilir. Destekler ürünler ilaç değildir. Doktorun izin verdiği ölçülerde tedaviye ek olarak alınabilir. Asla ilaçların yerine kullanılmaz. Daha sağlıklı beslenerek kendimizi koruma altına alabiliriz. Kulaktan dolma bilgilerle, İnternetten öğrendiğimiz tariflerle hastalıklarımıza şifa bulamayız. Yanlış uygulamalarla sağlığımızdan olmayalım. Sağlıklı günlerde kalın.  

*Resim WikimediaImages tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Semiz Otu Mucizesi ve faydaları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Cevizin Sağlığa Faydaları Ve Kanıtları /cevizin-sagliga-faydalari-ve-kanitlari/ Sat, 02 Apr 2022 10:23:36 +0000 /?p=3400 Cevizin Sağlığa Faydaları ve Kanıtları Cevizin besleyici bir gıda olduğunu söylemek ceviz için biraz hafif kalıyor. Sağlıklı yağlar, lifler, vitaminler ve mineraller sağlar ve bular cevizin sağlığınıza vereceği desteğin sadece başlangıcıdır. Yazımızda...

The post Cevizin Sağlığa Faydaları Ve Kanıtları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Cevizin Sağlığa Faydaları ve Kanıtları

Cevizin besleyici bir gıda olduğunu söylemek ceviz için biraz hafif kalıyor.

Sağlıklı yağlar, lifler, vitaminler ve mineraller sağlar ve bular cevizin sağlığınıza vereceği desteğin sadece başlangıcıdır.

Yazımızda cevizin bilimsel temelli sağlık faydalarından bahsettik.

 

1. Zengin Antioksidan

Ceviz diğer kuruyemişlerin hepsinden daha yüksek antioksidan aktiviteye sahiptir.

Bu da özellikle cevizin ince kabuğunda yüksek olan E vitamini, melatonin ve polifenol adı verilen bitki bileşiklerinden gelir.

Sağlıklı kişiler üzerinde yapılan küçük bir ön araştırmada, ceviz içeriği zengin bir öğün yemenin, yemekten sonra “kötü” LDL kolesterolün oksidatif etkilerini önlediği görülmüştür. Aynı araştırma buna karşın rafine yağlı bir öğünün ise bunu yapamadığını gösterdi.

Bu önemli bir faydadır. Çünkü oksitlenmiş LDL atardamarlarınızda birikmeye meyillidir ve ateroskleroza sebebiyet verebilir.

2. Omega-3 için Harika Kaynak

Cevizde bulunan omega-3 yağ miktarı diğer herhangi bir kuruyemişten önemli ölçüde daha yüksektir ve ortalama 30 gram başına 2.5 gram omega-3 sağlar.

Bitkilerden elde edilen Omega-3 yağına alfa-linolenik asit (ALA) denir ki ceviz de bunlardan biridir. Bu temel bir yağdır ve bu yağı diyetinizde almanız gerekir.

Yeterli ALA alımı erkekler ve kadınlar için, sırasıyla, günlük 1.6 ve 1.1 gramdır. Yani tek bir ceviz porsiyonu bu kurala uygundur.

Gözlemsel çalışmalar, günde tükettiğiniz her gram ALA için kalp hastalığından ölme riskinizin % 10 azaldığını göstermiştir.

3. Enflamasyonu Azaltabilir

Enflamasyon, kalp hastalığı, tip 2 diyabet, Alzheimer hastalığı ve kanser gibi pek çok hastalığın kökeninde yer almaktadır ve oksidatif stresten kaynaklanabilir.

Cevizdeki polifenoller ise bu oksidatif stres ve iltihaplanma ile mücadelede yardımcı olur. Özellikle ellagitanninler olarak adlandırılan bir polifenol alt grubu söz konusu olabilir.

Bağırsağınızdaki faydalı bakteriler, bu ellagitanninleri iltihaplanmaya karşı koruyuculuğu bulunan ürolitin adı verilen bileşiklere dönüştürür.

Bunların yanında cevizdeki ALA omega-3 yağı, magnezyum ve bir amino asit olan arginin de iltihabı azaltabilir.

 

4. Sağlıklı Bir Bağırsak

Araştırmalara göre, bağırsağınız sağlığa faydalı bakteriler ve diğer mikroplar (bağırsak mikrobiyotanız) açısından zenginse, sağlıklı bir bağırsak ve iyi bir genel sağlığa sahip olma olasılığınızın daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Mikrobiyotanız içerisinde oluşabilecek sağlıksız bir  kompozisyon ise enflamasyon ve hastalık katkıda bulunacaktır. Bu durum ayrıca obezite, kalp hastalığı ve kanser riskinizin artmasına da neden olabilir.

Yedikleriniz mikrobiyotanızı önemli ölçüde etkileyecektir. Ceviz yemek ise mikrobiyotanızın ve bağırsak sağlığınızın desteklenmesinin etkili bir yolu olabilir.

194 sağlıklı yetişkin sekiz hafta boyunca her gün ortalama 45 gram ceviz yediğinde, ceviz yemedikleri döneme kıyasla faydalı bakterilerinde artış olduğu gözlendi.

Bu durum bağırsağınızı besleyen ve bağırsak sağlığınızı destekleyen bir yağ olan bütirat üreten bakteri sayısındaki artış ile ilişkilidir.

Yani ceviz tüketmek sizi beslediği gibi bağırsağınızda yaşayan faydalı bakterileri de besler. Bu durum ise bağırsak sağlığınızı destekler ve hastalık riskinin azalmasına yardımcı olur.

5. Kanser Risklerini Azaltabilir

Yapılan bazı testler, hayvanlar ve insanlar üzerindeki gözlemsel çalışmalar; ceviz yemenin meme, prostat ve kolorektal kanserleri de dâhil olmak üzere belirli kanser risklerini azaltabileceğini gösteriyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi ceviz polifenol elajitanninler açısından zengindir. Bazı bağırsak bakterileri ise bunları ürolitin adı verilen bileşiklere dönüştürebilir.

Ürolitinlerin bağırsağınızda iltihap önleyici özellikleri olabilir. Bu durum da ceviz yemenin kolorektal kansere karşı korunmaya yardımcı olmasının bir yoludur. Ayrıca bu ürolitinlerin antienflamatuvar etkileri de diğer kanserlere karşı korunmaya yardımcı olur.

Bunların dışında, ürolitinlerin vücudunuzdaki hormon reseptörlerini bloke etmelerini sağlayan hormon benzeri özellikleri vardır. Bu, hormona bağlı kanser risklerini, özellikle meme ve prostat kanseri riskinizi, azaltmadaa yardımcı olabilir.

6. Kilo Kontrolünü Destekler

Ceviz kalori açısından yoğundur, ancak yapılan araştırmalar cevizlerden emilen enerjinin diğer besin maddelerine göre beklenenden % 21 daha düşük olduğunu göstermektedir.

Ayrıca, ceviz yemek iştahınızı kontrol etmeye yardımcı da olabilir.

10 obez kişide yapılan kontrollü bir çalışmada, beş gün boyunca günde bir kez yaklaşık 50 gram ceviz ile yapılan bir smoothie içmek, kalori ve besinler bakımından eşit bir plasebo içeceğine kıyasla iştahı ve açlığı azaltmıştır.

Yine ek olarak, cevizli smoothie tükettikten beş gün sonra yapılan beyin taramaları, katılımcıların beyinlerinde kek ve patates kızartması gibi oldukça cezbedici yiyecek ipuçlarına direnmelerine yardımcı olan bir bölgesinde aktivasyonun arttığını gösterdi.

Tüm bu araştırmalar cevizin iştah ve kilo kontrolüne  nasıl yardımcı olabileceğine dair bazı ilk bilgiler sağlar.

 

7. Tip 2 Diyabeti Yönetmeye ve Önlemeye Yardımcı Olabilir

Gözlem çalışmaları, cevizin daha düşük tip 2 diyabet riskinin azaltılması ile bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni ise kilo kontrolüne yardımcı olmasıdır. Fazla kilo, yüksek kan şekeri ile diyabet risklerini artırır.

Buna rağmen ceviz yemek, kilo kontrolü üzerindeki etkilerinin ötesinde işlevleriyle kan şekerini kontrol etmekte yardımcı olabilir.

Tip 2 diyabeti olan 100 kişide yapılan kontrollü bir çalışmada katılımcılar 3 ay boyunca günde 1 çorba kaşığı soğuk pres ceviz yağı tüketirken, normal diyabet ilaçlarını almaya dengeli beslenmeye devam ettiler. 3 ayın sonucunda açlık kan şekerinde % 8’lik bir düşüş gözlendi.

Ayrıca, ceviz yağı kullanıcıları hemoglobin A1C’de (3 aylık ortalama kan şekeri) yaklaşık % 8’lik bir düşüş yaşadı. Kontrol grubu ise A1C veya açlık kan şekerinde herhangi bir iyileşme gösteremedi. Yine her iki gruptaki katılımcıların kilolarında da bir değişiklik olmadı.

8. Kan Basıncını Düşürmeye Yardımcı Olabilir

Yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve felç için önemli bir risk faktörüdür.

Bazı araştırmalar, yüksek tansiyonu olan kişilerde ve stres altındaki sağlıklı kişilerde ceviz yemenin tansiyonu düşürmeye yardımcı olabileceğini göstermektedir. 

Kalp hastalığı riski yüksek olan yaklaşık 7.500 yetişkinde yapılan dört yıllık PREDIMED araştırması, günde 28 gram karışık kuruyemiş içeren ve yarısı ceviz olan bir Akdeniz diyetini diğer diyetlerle karşılaştırarak test etti.

Çalışmanın sonunda, kuruyemişle zenginleştirilmiş Akdeniz diyeti uygulayan kişiler, diyastolik kan basıncında 0,65 mmHg daha fazla düşüş yaşadı.

Çalışma, kuruyemişlerin kalp sağlığına faydalı bir beslenme şeklinde kan basıncı yararlarını biraz daha iyileştirebileceğini göstermektedir. Kan basıncındaki küçük farklılıkların kalp hastalığı kaynaklı ölüm riski üzerinde büyük bir etkisi olduğu düşünüldüğünde önemi daha da netleşecektir.

9. Sağlıklı Yaşlanmayı Destekler

Yaşlandıkça, hareketliliğinizi ve bağımsızlığınızı sürdürmek için fiziksel işlevsellik oldukça önemlidir.

Fiziksel yeteneklerinizi korumanıza yardımcı olabilecek şeylerden biri de sağlıklı beslenme alışkanlıklarıdır.

50.000’den fazla yaşlı kadın üzerinde 18 yıldan fazla süren gözlemsel bir çalışmada, en sağlıklı diyetlere sahip olanların % 13 daha düşük fiziksel bozukluk riskine sahip olduğu bulundu. Sağlıklı beslenmeye en güçlü katkıyı yapan besinler arasında yine ceviz vardı.

Ceviz, kalori bakımından yüksek değerlere sahip olmasına rağmen, yaşlandıkça fiziksel işleyişi desteklemeye yardımcı olabilecek temel vitaminler, mineraller, lifler, yağlar ve bitki bileşikleriyle doludur.

Ceviz içeren sağlıklı bir diyet, yaşlandıkça yürüme ve kişisel bakım becerileri gibi fiziksel işlevlerin korunmasına yardımcı olabilir.

 

10. Beyin Fonksiyonlarını Destekler

Ceviz kabuğunun beyne benzemesi bir tesadüf olabilir, ancak araştırmalar cevizin gerçekten de zihniniz için oldukça faydalı olabileceğini öne sürüyor.

Hayvan ve labaratuvar çalışmaları, çoklu doymamış yağ, polifenoller ve E vitamini dahil cevizdeki besin maddelerinin beyninizdeki oksidatif hasarı ve iltihabı azaltmaya yardımcı olabileceğini gösterdi.

Alzheimer hastalığı ile ilgili 10 aylık bir çalışmada, kalorilerinin % 6-9’unu cevizden alarak beslenen fareler (insanlarda günde 30-45 grama eşittir) öğrenme becerilerinde, ceviz içermeyen bir diyetle beslenen farelere göre, hafızada ve kaygı azaltmada önemli gelişmeler gösterdi.

Yaşlı yetişkinlerde yapılan gözlemsel çalışmalar, ceviz tüketimini daha yüksek işlem hızı, daha fazla zihinsel esneklik ve daha iyi hafıza dahil olmak üzere daha iyi beyin fonksiyonlarına bağladı.

Bu sonuçlar kesinlikle cesaret vericidir fakat buna rağmen kesin sonuçlar çıkarmak için cevizin insanlarda beyin fonksiyonu üzerindeki etkilerini test eden daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Özetle ceviz, beyninizi iltihaplanmaya karşı korumaya yardımcı olabilecek ve yaşlandıkça iyi beyin işlevini destekleyebilecek besinler içerir.

11. Erkek Üreme Sağlığını Destekler

Tipik Batı diyetleri – işlenmiş gıdalar, şeker ve rafine tahıllar – sperm fonksiyonunun azalmasına neden olabilir.

Ceviz yemek, sperm sağlığını ve doğal olarak doğurganlığı desteklemeye yardımcı olabilir.

117 sağlıklı genç erkeğin, batı tarzı diyetlerine üç ay boyunca günlük 75 gram ceviz dahil ettiklerinde, kuru yemiş yemeyen erkeklere kıyasla sperm şekli, canlılığı ve hareketliliğinde iyileşme olduğu gözlendi.

Yine hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, ceviz yemenin, oksidatif hasarı azaltarak spermi korumaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.

Bu faydaları doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olsa da doğurganlık konusunda endişeli bir erkeksenzi, ceviz tüketiminizi artırmak faydalarını denemeniz için etkili bir seçenek olabilir.

Düzenli ceviz tüketimi, ideal olmayan beslenme alışkanlıklarının sperm sağlığı üzerindeki potansiyel zararlı etkilerini önlemeye yardımcı olabilir.

12. Kan Yağlarında İyileşme

Yükselmiş “kötü” LDL kolesterol ve trigliserit seviyeleri, kalp hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilidir.

Düzenli olarak ceviz yemenin kolesterol seviyelerini sürekli olarak düşürdüğü gösterilmiştir.

Örneğin, 194 sağlıklı yetişkinde yapılan yakın tarihli bir çalışmada, sekiz hafta boyunca günde 45 gram ceviz yemenin, toplam kolesterolde % 5, LDL kolesterolde % 5 ve yine trigliseritlerde % 5 azalma sağladığı gözlenmiştir.

Çalışmada ceviz yiyenler ayrıca apolipoprotein-B’de yaklaşık % 6’lık bir düşüşe sahipti. Bu ise kanınızda kaç tane LDL parçacığı olduğunun bir göstergesidir. 

Günlük 45 gram ceviz porsiyonu, kalp hastalığı riskinin artmasına neden olan zararlı kolesterol ve trigliserit düzeylerini düşürmeye yardımcı olabilir.

 

13. Yaygındır ve Diyetinize Eklemesi Kolaydır

Cevizi herhangi bir markette bulabilirsiniz. Çiğ veya kavrulmuş ceviz, hatta isterseniz ceviz yağı olarak da temin edebilirsiniz.

Kullanılan porsiyon boyutlarının nasıl dönüştürüleceğini anlamak yararlı olacaktır. Üstelik bu sayede porsiyon boyutlarınızın nasıl karşılaştırılacağını da bilirsiniz.

Aşağıdakilerin her biri aslında eşdeğer porsiyonlardır ve yaklaşık 190 kalori değerindedir:

  • 1 ons kabuklu ceviz = 28 gram = 1/4 fincan = 12-14 yarım = 1 küçük avuç.

Cevizleri atıştırmalık olarak tek tek yemek en sık kullanılan tüketim şekli olsa da, bunları yemeklerde kullanmanın farklı ve lezzetli yollları vardır.

  • Yeşil yapraklı veya meyve salatalarının üzerine serpilir.
  • Dip soslarda ince öğütülür.
  • Doğranmış ve tam tahıllı ekmek ve çöreklerde kullanılır.
  • Balık veya tavukta kaplama olarak kullanılmak üzere ezilir.
  • Yulaf ezmesi veya yoğurdun üstüne servis edilir.
  • Doğranmış olarak dürümlere veya pide sandviçlerine eklenir.
  • Kavrulmuş ve ev yapımı atıştırmalık karışımına eklenir.
  • Sevdiğiniz ızgara tarifinde hafifçe kızartılır.
  • Makarna veya sebzeler yemeklerinde kullanılır.
  • Salata sosu içinde bir yağ olarak kullanılır.
  • Daha fazla tarif için internette yapılacak bir arama ile pek çok alternatif bulunabilir.

Misafirleriniz için yemek hazırlıyorsanız, cevizleri yemeklerinize eklemeden önce kimsenin ceviz alerjisi olmadığından emin olmayı unutmayın.

 

Sonuç

Ceviz, son derece besleyici bir çerezdir. Diğer kuru yemişlere oranla daha yüksek antioksidan aktiviteye ve önemli ölçüde daha sağlıklı omega-3 yağlarına sahiptirler.

Bu zengin besin, iltihaplanmada azalma ve iyileştirilmiş kalp hastalığı risk faktörleri gibi birçok sağlık yararına katkıda bulunur.

Bilim adamları, polifenoller de dâhil olmak üzere ceviz lifinin ve bitki bileşiklerinin bağırsak mikrobiyotanızla etkileşime girip sağlığınıza katkıda bulunabileceği birçok yolu keşfetmeye devam ediyor.

 

*Resim Pera Detlic tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Cevizin Sağlığa Faydaları Ve Kanıtları appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Kinoa Nedir /kinoa-nedir/ Sat, 22 Jan 2022 19:21:57 +0000 /?p=3390 Dünyadaki En sağlıklı Yiyeceklerden Kinoa Nedir?  Kinoa, yüzyıllarca süre genellikle göz ardı edilmiş eski bir tahıldır. Anavatanı ise Güney Amerikadır. Fakat garip şekilde, Günet Amerika dışında henüz yeni keşfedilmiş sayılır ve içerdiği...

The post Kinoa Nedir appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Dünyadaki En sağlıklı Yiyeceklerden Kinoa Nedir? 

Kinoa, yüzyıllarca süre genellikle göz ardı edilmiş eski bir tahıldır. Anavatanı ise Güney Amerikadır.

Fakat garip şekilde, Günet Amerika dışında henüz yeni keşfedilmiş sayılır ve içerdiği yüksek besin değerleri ile süper gıda olarak tanınmaktadır.

Hatta gurmeler ile birlikte sağlık bilinci olan pek çok kişi, kinoayı çok özel bir gıda olarak kabul etmektedirler.

Bu makalede, kinoanın ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve bizler için nasıl bu kadar faydalı olduğunu işleyeceğiz.

 

Kinoa Nedir?

Kinoa aslında Chenopodium quinoa bitkisinden elde edilen tohumlardır.

Botanikçilere göre kinoa bir tahıl değildir. Bununla beraber, tahıllara benzer bir besin olduğu ve tahıl gevrekleri ile benzer biçimde tüketildiği için genel olarak “sözde tahıl” şeklinde isimlendirilir.

Kinoa 7.000 yıl kadar eskidir. İlk kez And Dağları’nda gıda olarak üretilmiştir. İnkalar kinoaya “ana tahıl” adını vermişler ve kutsal olduğuna inanmışlardır.

Şu anda dünyanın pek çok yerinde üretiliyor olmasına rağmen, kinoa üretiminin çoğunu hala Bolivya ve Peru üstlenmektedir. Farklı koşullarda üretime elverişli bir yapısı bulunmaktadır. Oysa oldukça yakın bir döneme kadar dünyanın geri kalanında neredeyse hiç bilinmiyordu.

Kinoa dünya tarafından keşfedildiğinden beri, yüksek besin içeriği ve sağlığımıza olan faydaları sebebiyle çok büyük bir popülarite kazandı ve ilgi artarak devam ediyor.

Hatta 2013 yılı, kinoanın nitelikleri ve dünyanın açlıkla mücadelesine katabileceği potansiyel faydaları nedeniyle Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Kinoa Yılı” olarak belirlenmiştir.

Kinoa, aynı zamanda glüten içermeyen bir tahıldır. Popülaritesinin nedenlerinden biri de budur. Çölyak hastalığı ya da glüten alerjisi olan kişiler ile glütenden kaçınmaya çalışan kişiler tarafından da rahatlıkla tüketilebilmektedir.

 

ÖZET

Kinoa, sözde tahıl olarak adlandırılan bir tohumdur. İçerdiği besinler itibarı ile ise bir tahıl olarak kabul edilir. Ayrıca içeriğinde glüten yoktur.

Kinoa Çeşitleri Nelerdir?

Kinoanın farklı türleri bulunmaktadır ve bunların sayısı 3.000’in üzerindedir.

Fakat en çok üretilen çeşitler kırmızı, siyah ve beyaz kinoadır. Bunların haricinde bu üçünün karışımı ile elde edilen üç renkli bir tür daha bulunur.

Kinoa ayrıca ezme halinde kullanılabilir. Ayrıca pişirmede ve fırınlamada kullanılabilen un halinde de bulunabilir.

Beyaz kinoa en sık kullanılan çeşit olmakla birlikte mağazalarda bulabileceğiniz tür de yine beyaz kinoa olacaktır.Ancak unutulmamalıdır ki farklı kinoa türlerinin farklı besin içerikleri bulunur.

Beyaz, siyah ve kırmızı kinoa üzerinde yapılan araştırmaya göre bu türler arasında en düşük yağ içeriğine sahip olan tür siyah kinoadır. Aynı araştırmaya göre omega 3 oranı en fazla olan ve karotenoid içeren tür de yine siyah olandır.

Ayrıca kırmızı ve siyah kinoa türleri, beyaz kinoaya oranla yaklaşık iki kat daha fazla E vitamini muhteva eder.

Aynı çalışma bu farklı türlerin antioksidan oranları üzerinde de değerlendirmede bulunmuştur. Buna göre kinoanın rengi ne kadar koyu olursa antioksidan özellikleri o kadar artmaktadır.

 

ÖZET

Pek çok kinoa türü vardır, ancak kırmızı, siyah ve beyaz en popüler olanlarıdır. Hem renk hem de besin bileşimi bakımından farklılık gösterirler.

Kinoa Zengin Besin Maddeleri İçermektedir

Kinoanın popülaritesi zengin besinler içeren bir tahıl olmasından kaynaklanmaktadır.

İçeriğinde pek çok vitamin ve mineral bulundurur. Ayrıca diğer pek çok tahıla kıyasla daha fazla protein, lif ve sağlıklı yağlar taşır.

185 gramlık haşlanmış kinoa ya da diğer bir deyişle bir fincan kinoanın içerdiği besinler aşağıdaki şekildedir:

  • Manganez: Günlük alınması gereken miktarın % 58’i.
  • Magnezyum: Günlük alınması gereken miktarın % 30’u.
  • Fosfor: Günlük alınması gereken miktarın % 28’i.
  • Folat: Günlük alınması gereken miktarın % 19’u.
  • Bakır: Günlük alınması gereken miktarın % 18’i.
  • Demir: Günlük alınması gereken miktarın % 15’i.
  • Çinko: Günlük alınması gereken miktarın % 13’ü.
  • Tiamin: Günlük alınması gereken miktarın % 13’ü.
  • Riboflavin: Günlük alınması gereken miktarın % 12’si.
  • B6 Vitamini: Günlük alınması gereken miktarın % 11’i.

Yine bir fincan kinoa yukarıdakilerin haricinde 8 gr. protein, 4 gr. yağ, 5 gram lif ve sadece 220 kalori bulundurur.

Yeme içme planlarınıza kinoa ekleyerek ihtiyacınız olan vitamin, mineral ve liflere erişebilir ve çok da az kalori alırsınız.

ÖZET

Kinoa, vitamin ve minerallerle yüklüdür ve diğer tahılların çoğundan daha fazla lif ve protein içerir.

 

Kinoa Tam Protein İçermektedir

Protein, vücudumuz tarafından üretilebilir ya da bazı yiyeceklerle tedarik edebileceğimiz amino asitlerden oluşturulabilir.

Dokuz adet esansiyel amino asit bulunur. Yani bu amino asitler vüdumuz tarafından üretilememektedir. Bu da bu amino asitleri yiyeceklerle almamızı gerekli kılmaktadır.

Tam protein ise bu esansiyel amino asitin tamamını önemli miktarlarda içermektedir. Hayvansal protein kaynakları tam olsa da bitki bazlı protein kaynaklarının birçoğu tam değildir. Kinoa ise tam protein içermektedir ve bir istisnadır.

Hayvansal bir protein kaynağı gibi tam protein içermesi kinoanın pek çok özelliği arasında en eşsiz olanıdır belki de. Bu özelliği ile bitki bazlı bir diyet uygulayan kişiler için çok çok önemli bir protein kaynağı haline gelmektedir.

Bitki bazlı diyetlerden de tüm gerekli amino asitleri almak elbette mümkündür. Ancak bunun için farklı bitki bazlı proteinler tüketmelisiniz. Kinoa ise tüm bu esansiyel amino asitlerin hepsini sunmaktadır.

Kinoa, bitki bazlı protein kaynaklarında genelde düşük miktarlarda olan amino asitlerden lizin, metiyonin ve sistein için özellikle yüksek değerler sunar.

ÖZET

Kinoa, tam protein içeren birkaç bitki bazlı protein kaynağından biridir. Bu da, ihtiyacınız olan ve vücudunuzun üretemediği temel amino asitlerin tamamını ihtiva ettiği anlamına gelmektedir.

 

Yararlı Bitki Bileşikleri İçermektedir

Kinoanın içerdiği yararlı bitki bileşiklerin oldukça yüksektir. Saponin, betasiyenin, flavonoid ve fenolik asitler bunun bazı örnekleridir.

Bu bileşikler antioksidan özellikler taşımaktadır. Bu da bedeninize moleküler seviyede zararlar veren serbest radikalleri etkisiz hale getirebileceği anlamını taşımaktadır.

Yapılan bir çalışma ile Peru’da 10 çeşit tahılın antioksiden özellikleri incelenmiştir. Kinoabirlikte analiz edildiği diğer tahılların hemen hepsinden % 86 olan antioksidan kapasitesi ile sıyrılmıştır.

Kino çeşitlerinin tamamı antioksidan bakımından yüksek değerlere sahip olsa da kinoanın rengi koyulaştıkça antioksidan değerleri de artmaktadır. Bu da siyah kinoanın, beyazından daha fazla antioksidan özellik gösterdiği anlamına gelmektedir.

Bunlara ek olarak filizlenmiş olan kinoa tohumlarının da daha fazla antioksidan içerdiği söylenebilir.

Fakat bu araştırmaların laboratuvarda yapıldığı unutulmamalıdır. Bu önemlidir çünkü laboratuvarda gösterdiği yüksek antioksidan kapasitesi vücudunuzda aynı seviyede etki yapmayabilir.

Ancak yapılan bir çalışmaya göre, günlük 25 gram kinoa tüketimi önemli bir antioksidan olan glutatyon seviyelerini % 7 artırmaktadır.

Tüm bunlar kinoanın, serbest radikallerin vücudunuzdaki etkilerinin sebep olduğu oksidatif hasarla savaşmakta gerçekten oldukça etkili olabileceğini göstermektedir.

ÖZET

Kinoa, yararlı bitki bileşikleri ihtiva eder. Bunların çoğu antioksidan etki yapar ve vücudunuzu oksidatif hasarlardan korur.

 

Kan Şekeri Kontrolünde Etkilidir

Kinoa tohum olmasına rağmen tam tahıl olarak kabul edilmektedir.

Yapılan birkaç çalışmaya göre tam tahıl alımı, tip 2 diyabet geliştirme ihtimalini azaltmakta ve kan şekeri kontrolünü sağlamakta yardımcı olmaktadır.

Yapılan bir incelemede, tam tahılların içerdiği liflerden günlük 16 gram almak % 33 ile tip 2 diyabet ihtimalinin düşmesi arasında bir ilişki görülmüştür.

Bununla beraber, kinoanın sağlığımız üzerindeki belirgin etkileri hakkında çok fazla çalışma henüz bulunmamaktadır.

Ancak sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmaya göre kinoa, yüksek kan şekeri de dahil olarak früktozun olumsuz etkilerini tersine çevirebileceğini göstermiştir.

Bunun temel nedeninin, yani farelerde kan şekerinin düşmesindeki temel sebebin ise kinoanın fitoekdisteroid içermesi olduğu sanılmaktadır.

Kinoa ayrıca alfa-glukozidazı inhibe eden bileşikler içermektedir. Bu da karbonhidratın sindirilmesinde olan bir enzimdir. Bu enzim, karbonhidratların parçalanmalarını geciktirmekte ve bu sayede kan dolaşımına biraz daha yavaş glikoz salınmasına sebep olmaktadır.

Tüm bunların yanında kinoa içerdiği yüksek orandaki protein lif miktarı ile de kan şekerinin kontrolünde etkili olabilmektedir. Burada akılda tutulması gereken şey ise kinoa tahıl olarak kabul edilir ve bu nedenle içeriğinde halen yüksek miktarda karbonhidrat bulundurur.

Özet

Araştırmalara göre kinoanın da dahi olduğu tam tahıllar tip 2 diyabet ihtimalini azaltmaktadır. Kinoa ayrıca kan şekeri kontrolünün sağlanmasında da etkilidir.

Kinoanın Diğer Faydaları

Kinoa tüm bunların yanında metabolik sağlığınızı geliştirebilir ve iltihaplanmalar hatta daha fazlası için de etkili olabilir.

Metabolik Sağlığa Faydalıdır

Kinoa, kan lipitleri (yani kolesterol ya da trigliserit) fazla olan kişiler için etkili bir gıdadır.

Araştırmalardan birine göre, 6 haftalık bir sürede günlük 50 gram kinoa tüketmenin toplam kolesterolü, trigliseritleri ve LDL ( Low Density Lipoprotein / Düşük Yoğunluklu Lipoprotein) kolesterolü düşürebilmektedir.

Fakat buna rağmen etkiler düşük seviyededir ve “iyi kolesterol” de denilen HDL (High Density Lipoprotein / Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein) kolesterol miktarlarını da düşürmüştür.

Farklı bir çalışmada ise kinoa ile mısır gevreği karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmada ise yalnızca kinoa trigliseritleri, toplam kolesterolü ve de LDL kolesterolü düşürebilmiştir.

Tüm bu çalışmalar elbette henüz yeni yeni tanınan kinoa için bir başlangıçtır. Ancak buna rağmen kinoanın metabolik sağlığın iyileşmesine olumlu katkısı olabileceğini göstermektedir.

 

Enflamasyonla Mücadelede Etkin Olabilir

Kronik iltihaplanma, tip 2 diyabetten tutun da kanser ve kalp hastalıklarına kadar birçok farklı hastalıkta rol oynamaktadır.

Bu konu üzerine yapılan çalışmalar henüz tutarlı sonuçlar vermemiş olsa da, zengin antioksidanlar içeren bir diyet ile vücuttaki iltihaplanmalara karşı savaşılabileceği düşünülmektedir.

Kinoa, çok yüksek antioksidan miktarlarına sahiptir. Ancak bu savaşta farklı şekillerde de vücudunuza yardım edebilmektedir.

Kinoada bulunan ve saponin adı verilen bitki bileşiklerinden biri, ağzınızda acı bir tat bıraksa da çoğu kişi bu tadı çıkarmak için kinoayı ıslatır ya da yıkar.

Ancak saponinler sadece kinoaya acı bir tat vermekle kalmayarak bizler için bazı faydalar da sağlarlar. Saponinler antioksidan görevi görürler ve buna ilave olarak anti enflamatuar bir etkiye sahiplerdir.

ÖZET

Kinoa, kandaki kolesterol ve trigliseritleri azaltmada yardımcı olmaktadır. Ayrıca iltihapla da savaşabilmektedir.

Kinoa Antinutrientler İçermektedir

Tahıllar ve baklagiller gibi kimi besinler antinutrientler içerirler. Bunlar besin emilimlerini engelleyen doğal bileşiklerdir. En yaygın olanları saponin, fitik asit ve oksalat olarak adlandırılanlardır ve kinoada da bulunmaktadırlar.

Ancak antinutrientler dengeli beslenebilen kişiler için sorun teşkil etmezler ve kinoada bulunan miktarlar da tolere edilebilirdir.

Saponinler

Saponinler olumlu olduğu kadar bazı olumsuz niteliklere de sahiptirler.

Örneğin faydalı antioksidan ve antiinflamatuar etkileri vardır. Hatta kandaki kolesterol seviyelerinin düşmesine dahi yardımcı olabilmektedirler.

Bununla birlikte, acı bir tada sahiplerdir ve çinko ile demir gibi değerli minerallerin emilimlerini engelleyebilirler.

Kinoanın bazı çeşitlerinde saponin miktarı daha düşük olabilmektedir. Yıkayarak ya da bir miktar suda bekleterek kinoadaki saponin seviyeleri düşürülebilir.

 

Oksalatlar

Oksalatlar da çeşitli gıdalarda bulunan bir bileşiklerden biridir. Yine saponinler gibi kimi minerallerin emilimini azaltabilir ya da engelleyebilirler. Kalsiyuma bağlandıklarında böbrek taşı oluşumuna da neden olabilirler.

Oksalatlar çoğu kişi için sorun teşkil etmeyebilirler ancak böbrek taşı geliştirmeye yatkın bireylerin oksalat içeren gıdalardan kaçınması gerekmektedir.

Fitik Asit

Fitik asit, kuruyemişlerde, tohum bazlı gıdalarda ve tahıllarda yer aırlar.

Olumlu etkileri kadar olumsuz etkileri de vardır. Bir taraftan antioksidan etkigösterirler, böbrek taşı geliştirme ihtimalini azaltabilirlerken diğer taraftan mineral emilimlerini engelleyebilirler. 

ÖZET

Diğer tahıllar ve baklagiller gibi kinoada da bazı antinutrientler bulunur. Ancak, birçok insan için sorun olmayacak kadar tolere edilebilir miktardadırlar.

 

Kinoa Nasıl Tüketilmelidir?

Kinoa çok yönlü şekilde tüketilebilir ve kolay hazırlanabilir bir gıdadır. Cevize benzer bir tadı vardır ve çiğnemeyi kolaylaştıran kabarık bir dokuya sahiptir. 

Kinoayı duda kaynatabilirsiniz, daha sonra ısıyı azaltabilir ve bu şekilde bir 10 dakika kadar bekletebilirsiniz. Ardından ocaktan alıp soğumasını bekleyin ve tüketime hazır.

İsterseniz su yerine et suyu da kullanabilir ve biraz da baharat ekleyebilirsiniz.

Kinoa da diğer tahıllarla benzer şekilde yemeklerde kullanılabilir. Sade olarak ya da biraz garnitür ekleyerek servis yapabilirsiniz.

Fikir vermesi için birkaç farklı yöntem şu şekildedir:

  • Biraz sebze doğrayarak, sıcak veya soğuk servis yapabilirsiniz.
  • Mevsimlik sebzeler ve garnitür ilavesiyle servis yapabilirsiniz.
  • Muz ya da farklı meyveler ile kahvaltılık gevrek şeklinde servis yapabilirsiniz.
  • Dolma harcında kullanabilirsiniz.

Eve Mesaj Al

Kinoa, zengin besin içeriğine sahiptir. Lif, protein ve farklı bitki bileşikleri ihtiva eder. Tam tahıl diye geçer. Lezzetli bir tada sahiptir ve menülere kolaylıkla eklenebilir.

Özellikle veganlar için sunduğu tam protein ile eşssizdir. Glutensizdir ve çölyak hastaları ya da glüten alerjisi olanlar için de çok iyi bir seçimdir.

 

Resim pictavio tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Kinoa Nedir appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Başucumuzda Ki̇̇ Sağlık Yeşi̇̇lçay /basucumuzda-ki-saglik-yesilcay/ Sat, 05 Jun 2021 09:05:03 +0000 /?p=3378 BAŞ UCUMUZDA Kİ SAĞLIK YEŞİL  ÇAY                       Yeşil çay tarihi             Yeşil çayın tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Anavatanı olarak Muson Asya’sı diğer...

The post Başucumuzda Ki̇̇ Sağlık Yeşi̇̇lçay appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
BAŞ UCUMUZDA Kİ SAĞLIK YEŞİL  ÇAY

 

                    Yeşil çay tarihi

            Yeşil çayın tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Anavatanı olarak Muson Asya’sı diğer adıyla, Güneydoğu Asya olarak belirtilmektedir. Keşfedildiği ülke ise Çin’dir. Çin’den  sonra Hindistan’a   Nepal’e  ve Japonya gibi birçok ülkeye yayılmıştır. Yeşil çayın geçmişi nerdeyse 4500- 5000 yıllık olduğu ve tarihi antik Çin’e kadar dayandığını da  iddia edenlerde  vardır. Yeşil çay, kesin olmamak ile beraber Çin İmparatoru Shennog keşfettiği  söylenmektedir. İlk kullanım alanı  sağlık sektörü   olmuştur. Çinli  Shennog  güzel kokusu ile bitkiyi keşfetmiş.     rüzgarda savrulan yeşil çay yaprakları ile sıcak suyla  karışınca ortaya çıkan aroması Çin imparatoru Shennog etkilemiş. ilk defa yeşil çayı içecek olarak kullanan kişidir.

 Çin’de başlayan yeşil çayın yolculuğu ardından,   tüm dünyaya yayılmıştır. Çayın farklı türleri olup en bilineni yeşil çay ile siyah çaydır. İkisi de aynı bitkiden elde edilir.  Fakat  üretim aşamaları farklı olduğu için özellikleri farklılık göstermektedir. Siyah çaya göre, yeşil çay daha hızlı kurutulmaktadır.

Yeşil çayın hazırlanmasındaki incelikler

        Bu mucizevi bitki bunları  yaparken, dikkatle üzerinde durulacak nokta yeşil çayın miktarı, yani ne kadar tüketmelisiniz. Peki bu mucize gibi olan bitki bir çok  hastalığa nasıl şifa kaynağı olabiliyor. Yeşil çay, taze çay yapraklarından oluşur. Yeşil çay, siyah çaya göre daha yavaş kurutulduğu için antioksidan oranı daha fazladır.  Yeşil çayın demlenmesinde de önemli ayrıntılar var, yeşil çaydan faydalanmak için hazırlanılması  ve tüketilmesi aşamasında bazı noktalara dikkat edilmelidir. Öncelikle çok kaynatılmamalıdır, fazla kapatıldığı taktirde içerisinde bulunan koruyucu etkileri yok etmektedir.Süre olarak 2 ya da 3 dakika olmalıdır. İdeal tüketme suresi  30 dakikadır. Uzun süre bekletiliyor koruyuculuk özelliği  azalmaktadır. Uzamanlar bu şekilde hazırlanan ve tüketilen yeşil çayın daha faydalı olduğu üzerinde durmaktadır.

Yeşil çayın vücudumuza etkileri ve faydaları

       Yapılan araştırmalara göre,  yeşil çayın vücudumuza etkileri ve faydaları saymakla bitmiyor.  Hem içecek olarak tüketilmekte aynı zamanda da birçok yararının olduğu, yapılan araştırmalarla da ortaya koyulmuştur.  Sağlık üzerinde sayılamayacak kadar olumlu etkisi vardır. Şifa kapısı olan bu çay  hakkında birçok bilimsel makale yayınlanmıştır. Bazı hastalıklara etkisi deneylerle  ispatlanmaya çalışılmaktadır. Bunlardan bazıları  kalp hastalıkları, inme, felç, yüksek tansiyon, mide kanseri ve diğer kanser türleri savaşarak olumlu etkileri ispatlanmıştır.Hastalıklara karşı yeşil çay koruyucu ve düzenleyici, etkileri olduğu araştırmalar sonucunda varılmıştır.Yeşil çay etkileri üzerine  yapılmış önemli bir araştırma var. Bu araştırma ya göre seçilen  denekler  üzerinde yapılan çalışmada günde 8-10 fincan (yeşil çay içen erkeklerin KKH’dan ölüm riski günde 3 fincan yeşil çay içen erkeklerden daha düşük bulunmuştur. Yeşil çayın kansere karşı  savaştığı  kanser hücrelerinin  etkilerini geciktirdiği hayvan ve insan çalışmalarıyla gösterilmiştir.

Bu araştırma aynı zamanda hayvanlar üzerinde de denenmiş etkileri daha etkileri daha yüksek  bulunmuştur. Fareler üzerinde yaptıkları çalışmada yeşil çayın yaşlanmayı geciktirdiği görüldü.  Yeşil çay içinde daha fazla miktarda bulunan antioksidan vücudumuzda hücre yapısını korumaktadır. Antioksidanı vücudun kendisinin ürettiği gibi dışarıdan da çeşitli yollarla alınabilir. Yaş ilerlemesi ile birlikte antioksidan oranı azalmaktadır. Bunun yanı sıra  zararlı alışkanlıklar sigara,alkol,aşırı stres vücudun bağışıklık sistemine büyük zararlar vermektedir. Antioksidanlar  vücutta serbest halde dolaşan, birçok hastalığa sebep olan radikallerin  vücuttan atılmasını sağlayarak vücudu korur.

Yeşil çay içerisinde az oranda kafein içerir , az miktarda bulunan kafein  vücuda olumlu katkılarda  bulunur. Başta çarpıntı, gerginlik, uykusuzluk, sinirlilik ve gün içerisindeki halsizlik, yorgunluk gibi durumlara iyi gelmektedir. Yeşil çay içindeki kafein ile vücuda  dinamiklik kazandırır, gün içerisindeki yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır. Özellikle uyku sorunu olanların yeşil çayı gündüz içmeleri tavsiye edilir. Yeşil çayda bulunan kafein aynı zamanda iyi bir olarak idrar söktürücüdür. Vücuttaki suyun atılımı da bu yolla hızlanır. İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama diyetlerinde de ödem sorununu önler. İdrara çıkmayı kolaylaştırdığı için böbrekler daha iyi çalışır ve vücudu  zararlı  atıklardan arındırır. En büyük dezavantajı sık sık çıkılan, tuvalet ihtiyacıdır. Özellikle kilo problemi olanlar yeşil çayın yanında su içmeyi de unutmamalılar. 

Hiçbir içecek suyun yerini alamaz. Kilo kaybetmeyi hızlandırmak istiyorsak. Yeşil çayI tercihen  limon ile tüketilebilir, çeşitlendirilerek içimi daha zevkli hale getirilebilir. İçerisine ayva, küçük bir elma dilimi  aroma katmak için eklenebilir.  Yeşil  çay tüketiminde  şeker kullanmamak kaydı ile  doğal tatlandırıcılar kullanılabilir, doğal bal iyi bir tercih olacaktır. Günlük düzenli olarak yeşil çayı tükettiğinizde doğal yoldan  vücuda enerji takviyesi yapmış oluyorsunuz. Normal şekilde hazırlanan 1 fincan  çaydaki kafein miktarının 30 ila 35  mg/ fincan civarında olduğu düşünülmektedir. Hekimler kafeinin günlük tüketim miktarının  300 ile 350  mg’ı aşmaması önerilmektedir. Sağlığa faydalı diye kontrolsüz şekilde tüketilen her yararlı şey bazen bize sağlımızı tehdit eden bir unsur olarak tekrar karşımıza çıkabilir. Her şeyin fazlasını zarar olduğunu,  hayattaki tecrübelerimiz bize göstermiştir.

Bu neden dolayıdır ki tüketiminde uzmanların söylediklerine kulak kabartmalı ve dikkat etmeliyiz.  Toplumda kanayan yara olan fazla kilo ve obezite her geçen gün daha fazla insanı  tehdit eden ağır bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilinçsiz beslenme sağlıksız şekilde sürdürülen yaşam, zararlı alışkanlıklar hazır gıdalar ile beslenmenin artması artan şeker ve tuz oranı  toplumun genelini tehdit eden önemli bir rahatsızlık haline gelmiştir.

Obezitenin önemli nedeni gereğinden fazla enerji alımı ve bu  enerjinin harcanamaması. Kilo vermek için besin alımını azaltarak ya da enerji harcamasını arttırarak denge sağlanmalıdır. Sağlıklı lifli gıdalar tüketerek, hareketli bir yaşam ve davranış değişikliği, daha doğrusu  egzersiz yaparak kilo verme sağlanabilir. Yeşil çayın etkisi kilo üzerinde birçok deneye ve  çalışmaya konu olmuştur.  İçerisinde bulunan bileşikler kilo vermeye yardımcı etkisinin  olduğunu göstermiştir.

Kateşinler  yeşil çayın içerisinde fazlaca bulunmaktadır. Yeşil çayın obeziteye karşı  etkisini araştıran bilim insanları  bir deneyde fareyi denek olarak ku                   llanmışlardır. Fare ile yapılan deneyde, bir yıl  boyunca, % 1- 3 arası yeşil çay eklenen  farelerin beslenmesinde, vücut ağırlıklarının değişiminde ve  yağ oranın artmasında  verisel  olarak önemli farklar bulunmuştur. Çalışmanın en ilginç sonucu ise yeşil çayın kilo vermeye direk olarak etkili  olduğunu gösterebilecek veriler  bulunmuştur. Ayrıca zayıflama için yapılan diyetlerde yeşil çayın içinde bulunan bileşenler, yağ yakıcı etkisi kanıtlanmıştır. Açlık ve tokluk şekerinin dengelenmesi  sayesinde  vücudun gereksiz yere kilo alımının önüne geçer. Yeşil çay içerisindeki bileşenler vücutta tokluk durumunu  arttırıcı etkisi bulunmuştur.  tokluk  düzeyini uzun süreli koruyarak,   enerji kaybını engeller. Yani deneysel olarak doğrudan kilo verme üzerinde etkilidir.

Tabi ki hemen aklımıza sadece yeşil çay ile kilolarınızdan kurtulamazsınız. Yeşil çay kilo vermenize katkıda bulunur. Yalnız daha önceden de  belirttiğim gibi dikkatli hazırlamalı  ve abartmadan tüketmelisiniz. Ne kadar tüketmeliyiz  sınırı ne olmalı, uzmanlar ve diyetisyenlere göre yeşil çayın tüm bu etkilerden faydalanmak için; günde en az 3 yada 4 fincan yeşil çay içmek gerekmektedir. Günlük düzenli olarak  yeşil çay içildiğinde 200-300 mg koruyucu bileşenler alınmış olur.

İçtiğimiz yeşil çaydaki koruyucu madde  miktarı, çayın doğal(organik) olmasına, çay demlenirken  süresinin iyi ayarlanmasına, ve demleme tekniğine göre farklılık arz etmektedir .  1 kupa yeşil çaydan alınan koruyucu etki, birçok besinden aldığımız daha fazla olabiliyor.Bazı uzmanlara göre ise yetişkinleri için önerilen sıvı tüketiminin 2.5 ile 3  L vücudun kilo boy durumuna göre değişmektedir bu durum biz ortalama bir durum  olduğu düşünürsek bunun 0.9- 1.4 L’sinin  yeşil çaydan alınabilir ve tavsiye  edilir.   Fazla şeker içeren  içeceklerden kaynaklanan aşırı kilo  riski taşıyan, sebze tüketiminin az olduğu çocukların günde 3 yada 4 bardak  kafeinsiz çay içmesi, hem kontrolsüz kilo   alınmasının önlenmesinde, hem de  kiloya bağlı hastalıklara karşı erken korumada tercih edilmelidir. En fazla şikayet edilen konulardan biri tadı belki bazılarımıza göre tadı hoş olmayabilir; ama sağlığımız için çok acı ilaç içtiğimizi hepimiz biliyoruz.

Tadını sevmediği için yeşil çay tüketmeyenlerin kateşinin faydalarından eksik kalmamaları için,  birçok koruyucu içeren  doğal özel besin destekleri kullanmaları da önerilebilir. Bu çay,  kafein içermediği için rahatlıkla  kullanılabilir.  İnanıyorum ki zamanla yeşil çayın tadına birçoğumuz alışacağız.

          Ne yazık ki reklamlar ve çevremizdeki kötü alışkanlıklar,  doğal olanı varken, yapay, kimyasal ürünlerle geçici lezzet almak ve bunlara alışmak tabiri caiz ise kişin kendisini yavaş yavaş zehirlemesidir. Her geçen gün bilerek yada farkında olmadan sağlımızı kaybediyoruz. Şimdi bir karar alıp şifa deposu yeşil çay ile tanışalım.Biraz sabretmek ve istikrarlı davranmak bize gerekli olan. Son olarak en büyük zenginlik sıhhattir unutmayalım. Sağlıkla kalın, mutlu kalın.

* Resim dungthuyvunguyen tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Başucumuzda Ki̇̇ Sağlık Yeşi̇̇lçay appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Si̇yah Kuru Üzümün Faydaları Nelerdi̇r /siyah-kuru-uzumun-faydalari-nelerdir/ Sat, 05 Jun 2021 08:59:15 +0000 /?p=3372 Siyah Kuru Üzümün Faydaları Nelerdir? Öncelikle şifa deposu olan siyah kuru üzüm çok fazla tüketildiğinde kilo aldırabilir. Ayrıca kuru üzümde bolca şeker olduğu için vücudunuzda alerji yapabilir. Üzümün yanında su önerilmez çünkü...

The post Si̇yah Kuru Üzümün Faydaları Nelerdi̇r appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Siyah Kuru Üzümün Faydaları Nelerdir?

Öncelikle şifa deposu olan siyah kuru üzüm çok fazla tüketildiğinde kilo aldırabilir. Ayrıca kuru üzümde bolca şeker olduğu için vücudunuzda alerji yapabilir. Üzümün yanında su önerilmez çünkü üzümün içinde olan şeker kan ile beraber kana karışıp vücutta istenmeyen olaylar gerçekleştirebilir. Üzümün yanında uzmanlar tarafından genellikle süt tüketimi önerilir. Şimdi siyah üzümün faydaları ve zararlarını maddeler halinde sıralayalım.

 

Siyah Üzümün Faydaları:

Vücudunuzu virüslere karşı korur.

Yağ yakmada yardımcı olur.

Bağışıklık sisteminizi güçlendir.

Cilt sağlığı açısından çok faydalıdır.

Hafızayı güçlendirir.

 

Siyah Üzümün Zararları:

Çok yenildiğinde şişmanlatır.

İshal sorunu ile karşıya gelirsiniz.

Ayrıca siyah üzüm günde en fazla 20 adet tüketilmelidir. Bu sayıda tüketmek karaciğer açısından faydalıdır, sabahları aç karna yemek ise hafızayı güçlendirir.

 

*Resim เสาวภา ลื่นลม tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Si̇yah Kuru Üzümün Faydaları Nelerdi̇r appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Bıldırcın Yumurtasının Faydaları Ve Zararları Nelerdi̇r /bildircin-yumurtasinin-faydalari-ve-zararlari-nelerdir/ Sun, 25 Apr 2021 09:54:49 +0000 /?p=3355 Bıldırcın Yumurtasının Faydaları ve Zararları Nelerdir? Bıldırcın yumurtasının göz sağlığında iyileştirme, metabolizmayı olduğundan daha da hızlandırma, kan basıncının düşmesine yardımcı olma, çeşitli kronik hastalıkları önleme, daha enerjik olmayı kolaylaştırma, alerji belirtileri ortaya...

The post Bıldırcın Yumurtasının Faydaları Ve Zararları Nelerdi̇r appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>
Bıldırcın Yumurtasının Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Bıldırcın yumurtasının göz sağlığında iyileştirme, metabolizmayı olduğundan daha da hızlandırma, kan basıncının düşmesine yardımcı olma, çeşitli kronik hastalıkları önleme, daha enerjik olmayı kolaylaştırma, alerji belirtileri ortaya çıkarsa bu belirtilere engel olma gibi birçok önemli faydası vardır. Tavuk yumurtaları kadar popüler olmasa da faydaları konusunda insanlar bilinçlendirildikçe kullanımı ve satışı günden güne artış göstermektedir. Özellikle Asya mutfaklarında yerini almış gittikçe dünyaya adını duyurmaya başlamıştır. Tavuk yumurtasıyla kıyaslandığında bıldırcın yumurtasının sarısının oranı daha fazla olduğundan kolesterol problemiyle uğraşanlara pek önerilmemektedir. Bu durumu dikkate aldığınızda diğer faydalarından yararlanabilirsiniz.

 

Bıldırcın Yumurtası Besin Değeri

İçerisinde B1, B2 ve A vitamini fazlasıyla olduğundan oldukça besleyici niteliktedir. Özellikle bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Sadece bu vitaminlerle de sınırlı değildir. Yine E, D, K vitaminlerini barındırır.

Bıldırcın Yumurtasının Faydaları

İçerisinde çok fazla sağlıklı bileşen bulundurduğundan gönül rahatlığıyla beslenme programınıza ekleyebilirsiniz. Şimdi de bu yaralara daha ayrıntılı değinelim.

  • Göz Sağlığını İyileştirir: Bıldırcın yumurtası içindeki A vitamini sayesinde katarakt gelişimi, antioksidan aktivitesi gibi durumlar engellenebilir. Göz sağlığının korunmasında çok faydalıdır.
  • Kan basıncını Azaltır: Kan damarlarındaki stresi yok eder. Bunu içerisindeki bol miktarda potasyumla yapar. Bu durumda kan basıncı düşürmede çok iyi bir etken olduğunu göstermektedir.
  • Vücutta Detoks Etkisi Gösterir: Vücut temizleyici olarak da adlandırabildiğimiz bıldırcın yumurtası ağır metaller ve toksik maddeler içerir. Uzmanların yaptığı çalışmalarda böbrek taşı oluşumunu iyi yönde etkilediği ve kan dolaşımı sırasında oluşan toksinleri azalttığı açıklanmıştır.
  • Kronik Hastalıkları Önler: Vücuttaki serbest radikalleri etkileyerek genel vücut sağlığının dengede kalmasına yardımcı olur. Bunu içerdiği A,C vitaminleriyle yapmaktadır.
  • Enerji seviyelerini yükseltir: tüketildikten sonra içinde bulunan mineraller diğer karbonhidrat ve proteinlerle bir araya geldiğinde vücutta enerji dalgalanmaları yaşanır. Enerjiyi olumlu anlamda yükseltir. Daha aktif bir yaşam olanakları sağlamada oldukça önemli bir besin kaynağı olduğunu söyleyebiliriz.
  • Bağışıklığı güçlendirir: bağışıklığın güçlenmesi bir yana hafıza güçlenmesi içinde tüketilebilir. Toksik bileşenlerinin daha rahat temizlenmesi açısından fayda sağlar.
  • Bıldırcın yumurtasının astıma faydası vardır: astım öksürük ve alerji gibi durumlarda bıldırcın önerilmektedir. Düzenli olarak kullananlarda astımı azaltma etkisi gösterebilir.

 

 

Bıldırcın Yumurtasının Bebeklere Faydaları

Öncelikle bıldırcın yumurtasının faydalarını saymakla bitiremeyiz. Ancak çok faydalı olması her kez için geçerli olmayabilir. 2 yaşından küçüklere kesinlikle verilmemelidir. Çünkü küçük bebeklerin sindirim sistemi ve böbrekleri bir yetişkin gibi tam anlamıyla oluşmadığından bu faydadan çok zarara dönüşebilir. Tavuk yumurtası ile kıyas yaparsak da bıldırcın yumurtasının 8 kat daha fazla fosfor, B1 vitamini içerdiğini söyleyebiliriz. Faydasını zarara dönüştürmemek adına eğer bebeğinize besin olarak vermek istiyorsanız iki günde bir vermeniz yeterli olacaktır. Daha fazlası zarara yol açar. Bebeğin sindirim sistemi ve böbreklerini olumsuz etkiler.

Hamilelikte Bıldırcın Yumurtası Tüketimi:

Hamilelik sürecinde kadınlar neyi tüketip tüketmeyeceği konusunda kararsız kalabilirler. Bıldırcın yumurtası ise genellikle hamilelik sürecinde besleyici nitelik taşır. Doktorunuza danıştıktan sonra tüketebilirsiniz. İçindeki B vitaminleri, fosfor, antioksidanlar, ve bazı elementler sayesinde anne karnındaki fetüsün gelişmesine yardımcı olur.

 

Bıldırcın Yumurtası Aç karnına İçilir mi?

Bıldırcın yumurtası sabah aç karnına tüketildiğinde daha faydalı olacaktır. Bu yüzden hastalıkları önlemede ve yaralarından daha fazla yararlanmak istiyorsanız zamanlamayı da iyi ayarlamalısınız.

Yan Etkileri ve Zararları Nelerdir?

Faydaları oldukça fazla olan bıldırcın yumurtasının faydaları yanında zararları da elbette olabilir. Bunu dikkate almak çok önemlidir. Bazı kişilerde alerjiye sebep olabilir. Bu yüzden kısa bir kullanım süresinden sonra alerji yapıp yapmadığına dikkat ettikten sonra kullanmaya devam etmelisiniz. Günde 1 veya 2 günde bir tüketilmesi sizin için yeterli olacaktır. Daha fazlası yan etkilere sebep olabilir. Bu konuda dikkatli olmanız şart. Bazı kişilerde böbrek ve sindirim sorunlarına da sebep olabilir. Bu yüzden kronik böbrek rahatsızlığı olanlar tüketmemelidir.

 

Bıldırcın Yumurtası Yüze Sürülür mü?

Bıldırcın yumurtası direkt olarak yüze sürülebilir. Salatalığı robottan geçirin ve bıldırcın yumurtasıyla karıştırın. Hazırladığınız karışımı yüzünüze sürebilirsiniz. Cildinize iyi gelecektir. Daha sonra 20 dakika bekleyin ve ılık suyla durulayın. Bu işlemi rutin olarak yapıp bakım rutininize ekleyebilirsiniz.

 

*Resim Sean Echelbarger tarafından Pixabay‘a yüklendi

The post Bıldırcın Yumurtasının Faydaları Ve Zararları Nelerdi̇r appeared first on Sağlıklı yaşam için besinlerin sırları nelerdir keşfedin.

]]>